31 Mayıs 2012 Perşembe

Dumur diyalog #55

Doktorla muhabbetlerinin arasına girdiğimde;
A: Off sana söylemiyorum, ona söylüyorum.

Yel değirmenleri ile alıp veremediğim bir şey var ama ne?


Uyku denen şey depolanabilen bir şey değilmiş, bir defa daha anladım. İlki hamileykendi. O kadar çok uyuyordum ki gebeyken bir doktor ziyaretinde İlker dayanamayıp sormuştu, "ne zaman biter bu uyku halleri?" Hiç bitmedi. Herkesler "aman uyu uyu doğurunca uyuyamayacaksın zaten" diyerek beni uykunun depolanabilen bir şey olduğuna inandırmaya çalışmışlardı.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Fonda "eye of the tiger" çalıyor

Ve ben eşşek kadar kadın tabakhaneye bok yetiştirecekmiş gibi koşuyorum.

Koşarken kulağımda o gaza getirici müzik, gözlerim hedefe kilitlenmiş. İnsan yığınlarının arasından slalom yapıyorum. "Slalom baby slalom!!"

"Üç kişi daha geçersem 1 dakika daha kazanırım"ın hesabını yapıyorum. Hayır gülmüyorum son derece ciddiyim. Üstelik dışarıda hava 25 derece iken bu gerizekalı insan topluluğunun bu kapalı AVM'de ne aradığını sorgulayacak kadar ciddiyim.

Şimdi nereden aklıma geldiyse…


Yıllardır görmediğimiz lise arkadaşımız, İzmir’e geldiğinde Alsancak’ta bir café’de buluşmuştuk. Hamileliğimin ortalarıydı sanırım. Bekar ve çocuksuz bir erkek olan arkadaşın ilk sorusu “sezeryan mı normal mi doğuracaksın” olmuştu.

"Arca, oğlum, senin annen bir salaktı..." Vol.12

Gün geçmiyor ki, günün çorbası çifti salaklıklarına bir yenisini eklemesin!

Arca, yavrum seni camide mi bulduk (zira sen bizden daha zehir gibisin) yoksa salaklığım bulaşıcı mıdır bilinmez son zamanlar anandaki salaklıklar babanı kapsama alanına aldı gidiyor.

29 Mayıs 2012 Salı

Dumur diyalog #54

İ : aa bir küçük fındık faresi mi gelmiş yatağımıza?


A: Hayır ben ceviz faresiyim

….

A: Annem fındık fareleri annelerini dudağından öper biliyor musun?



Marketten aldığımız mısırları kavanoza koyarken;

A: Bu ne?

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Kaçabilirsin ama saklanamazsın! 5 buçuk çok erken yav!


En son pek iyi anladığım ama anlamazlıktan gelmeyi tercih ettiğim yeni kademeli (ne demekse?) eğitim sistemi komedisiyle arama mesafe koymuştum. Vallahi bak, ofiste sohbetlere bile mal mal bakıyordum. Sanki görmezden gelmiş gibi yaparsam bu kötü kabus silinip gidecek ve biz güneşli bir sabaha uyanacaktık. Çocuklarımıza “zorunlu” seçmeli dersler dayatılmayacak, 10 yaşında çocuklar çıraklığa veya evlenmeye yönlendirilmeyecek, beş buçuk-yedi buçuk yaş arası üç ayrı grup aynı sınıflarda okutulmayacaktı. Okul öncesi eğitime önem verilecek, herkes huzurlu olacaktı.

Başta Blogcu anne Elif olmak üzere çok yazıldı, çok çabalandı. Okuyup okuyup beynimin ücra köşelerinde inzivaya yolladım bütün bilgileri, olanı biteni.

“Ben bir çocuk gördüm…”

Bu ara Arca bir halt yediyse ya da yiyecekse başlıyor anlatmaya …
“Annem bir gün ben bir çocuk gördüm…”

25 Mayıs 2012 Cuma

Procenin son ayağı

Tarihi iphone'um can çekişiyor. Bu fotoğrafı blogger'a ekleyinceye kadar iki defa kilitlendi. O kadar darbeye iyi bile idare etti. Bugün yarın cenazesini kaldırırız. Helvasını yer eski dostum nokia'ya selam ederim. Fotoğrafın konu başlığı "arca'yı çekirdek aileden çıkarma procesinin son ayağına ait material tedariği"dir. Tüm bir cumartesiyi ve gecesini, ardından da pazar öğleden sonrayı babaannesi ve hala-emre-deniz üçlüsü ile geçirecek olan cüce, kendisi ile ilgilenecek yakın akrabalarının burnundan getirmesin diye bir dizi önlem paketi planladım. -Var ya planda detaycılık konusunda üzerime adam tanımam. Hata bazen planı o kadar detaylandırırım ki işin gerçeğini yapmak hiç heyecan vermez ve hatta katiyen bir türlü bitmez.-

Fakir ama gururlu bir çocuk vardı…

Arca ile günümüzün bir kısmı onun tarafından “sınırları genişletmeye çalışmak”, benim tarafımdan “sınırları net belirlemek” üzerine yapılan workshoplarla geçiyor.

Alınmaca gücenmece yok, herkes üzerine düşeni yapıyor.

O, sürekli deniyor, ben sürekli posta koyuyorum. Geçinip gidiyoruz.

Bunlar olağan şeyler…

24 Mayıs 2012 Perşembe

Makarnayı neden en güzel ben yapıyorum?

Çünkü Arca makarnayı sadece benim yaptığımı sanıyor:) Çorba, et, pilav, sulu yemek... Bunları hep Nadire abla yapıyor sabahtan ama makarna dediğin taze olcak.Bir de İlker'den isteyince bilmiyorum cevabını alıyor. Sonuç : Yeliz the makarna queen:)

özgürlük, kime göre neye göre?

Anne baba arasındaki ikilemden çocuklar ve disiplinsizlik beslenir. Sen kocanla birbirini yerken cüceler isyan bayrağını eline alıverir.

Biz İlker’le umumiyetle birbirimizi kollarız. Cüce de yalnız kalır. Bu yüzden ikinci çocuğu düşünmüyoruz, eşitlenmesinler diye:P Böyle de bencil bir çiftiz.

Ama bazen bizim gibi müttefiklerin bile fikir ayrılığına düştüğü oluyor.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Adamı böyle döt ederler!

Arca bir ara tuvalet eğitimi almakta olan arkadaşlarına özenip ılık ılık salıyordu çişleri. Ulen başa döndük, “tüh Allah kahretsin” derken, şimdi de yeni icatlar çıktı.

Arca’nın sınıfında kendilerinden epey küçük bir arkadaşları var, Yasemin. 18-20 aylık filan. İnanılmaz tatlı bir çocuk. Önce bizim canavarlar zarar veriyor mu acaba dedim, öğretmenleri “çok kolluyorlar, koruyorlar Yasemin’i” dedi. Acayip sevindim. Farklı yaşlardaki çocuklarla bir arada olmaları çok güzel bence. Bir de fark ediyorum ki Yasemin sınıfa katıldığından beri Arca, hemen hemen aynı aylarda olan Poyraz’la oyunlarında daha dikkatli davranır oldu. Şahane, değil mi? Evladım küçükleri koruyor kolluyor, diye sevinirken bu işin yan etkilerini hiç düşünmemiştim.

22 Mayıs 2012 Salı

Ortadoğu ve Balkanların en hızlı pazar alışverişi


Tabii ki fotoğraf çekmek filan yok!
kaynak için (*)
 "Günün çorbası", hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak 15 dakikada evet yanlış okumadın yavrım,15 dakikada haftalık pazar alıverişini nasıl tamamlandığına dair ipuçlarını paylaşacak.

Allah cümlemizi “farkındalık” illetinden korusun! Amin!


Vaktiyle Bacılar! Analar ! toplaşın, mühim izahatlarım var!" derslerime iştirak etmiş analar bacılar benimle empati kuracaklardır. Zira “farkındalığın” karanlık yüzüyle baş başayım.  

Uzatmadan anlatıyorum...

Bu hafta sonu çok acı bir gerçeğin farkına vardım. Farkına vardığımdan beridir de kendimden hiç hoşnut değilim. Farkındalığın artması işte böyle yan etkilerini de beraberinde getiriyor.

21 Mayıs 2012 Pazartesi

İçimde kalmasın

Kalmasın vallaha çatlarım.

Dün akşam her zamanki gibi amaçsızca açık TV'ye gözüm takıldı. Amaçsız çünkü kimse bir şey izlemiyor ama TV açık? Niye ki?

Ben bizim evden alışkınım aslında, sabah açılırdı televizyon. "ses olsun" diye. Ama annemin eli hep işteydi. Kulağı TV'de. Yalan rüzgarındaki seslendirme sanatçısı değişince annemin nevri dönerdi. Hiç bakmamış ki ekrana. İlker de çok farklı değil, elinde iphone onu bunu karıştırıp duruyor ama televizyon açık. Neyse blog köşelerinde muhterem kocamı çekiştirecek değilim, zira farklıyız kardeşim.

Arca'yı çekirdek aileden çıkarma procesi Vol.2, sanal paylaşımın dibi ... vesaire

Yazlık her geçen gün keyifli bir yer oluyor...

Orada geçirdiğimiz vakit her hafta sonu biraz daha uzuyor.

Arca'yı çekirdek aileden çıkarma procesi tam gaz devam. Babanne hafta sonu şirketin organizasyonunda olduğumuz sırada Arca'yı yazlığa getirmeyi teklif etti.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

an itibariyle...

Efes fıçının yanına iç fındığı katık ettim.
Bundan sonra "kilo almışım bık bık bık " söylemlerime "hadi len!!" demek serbest, hakettim ben bunu.

18 Mayıs 2012 Cuma

İskender sonunda

İskender’e daha okumadan b.k atmıştım. Okumamıştım da. Ama okuyacaktım. Pek popüler kitapları sonraya saklamak gibi bir huyum var. Çok merak etmiyorsam bekleyebilir. İskender’i yaza saklamıştım ama dayanamadım, uzun yolculukta yedek kitapların arasına aldım. Elif Şafak benim için şimdiye kadar sadece “Aşk”tı. Artık “İskender”. Bazı insanlar ekrandan okunamaz mesela, onların kitabını alıp eline okuman lazım. Elif Şafak da gazeteden okunmuyor anladım, elinde kitabı olacak.