müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mart 2015 Cuma

Arca neden piyano dersleri alıyor?

Babasının müthiş yeteneği olduğu ve evladına da bu yetenekten bahşettiğini umduğumuz için mi? Anasının “aman her bir şeyden öğrenesin eksikli kalmasın yavrucak!” diye özendiğinden mi? Yoksa halasının bir müzik okulu olması yüzünden mi?

Hem hepsi hem hiçbiri…

Açıkçası Arca’nın müziğe yeteneği var mıdır, yok mudur, bunu ben anlayacak yetide değilim. (Bak dansa kabiliyetsizliğini benden almamış, bunu anlayabilirim :) )
Her sanatçı akrabası olan da o yetenekle doğmuyor, hayal kurmayalım.

Peki neden?

Öncelikle ben çocuğumun hayatta çok yönlü olmasını istiyorum. Sporla, sanatla, edebiyatla iç içe olmasını. Bu demek değildir ki, çocuğumu o kurs senin bu kurs benim dolaştıracağım. Bu demek değildir ki, ondan sıkıldı, buna, bundan sıkıldı, şuna diyerek tatminsiz ve her işi yarım bırakabileceğini öğreten bir yol çizeceğim.

Her sporla ilgilenen çocuk sporcu, her müzik aleti çalan sanatçı, her okuyan yazar olacak diye bir kaide yok.

Yok, ama biliyoruz ki takım sporlarında yer almış gençler, geleceğin iç disiplini yüksek yetişkinleri; okuma alışkanlığı edinmiş bireyler, geleceğin düşünen beyinleri; bir enstrüman çalmaya çaba göstermiş çocuklar, geleceğin disiplinli çalışmanın, bu çalışma sonucunda başarmanın ve yaratmanın tadına varmış büyükleri olacak.

Peki, neden piyano?


20 Kasım 2008 Perşembe

26. hafta

Evet 25 hafta bitti bile doktor kontrolüne az kaldı. 6,5 ayı devirdik düdükcanla.
Son doktora gittiğimizin üzerinden yaklaşık 5 hafta geçti. Sanıyorum bu ay 1 kilo aldım. Geçen kontroldeki 1 ayda 5 kilo krizinden bu yana iştahım yerinde olmasına rağmen yediklerime dikkat ediyorum. Haftada 1 gün makarna, 1 gün de hamburger, pizza, pide gibi kaka kaçamaklar yapıyorum. Bunun haricinde mutlaka çorba içiyorum, et, tavuk, sebze ile süt, yoğurt devam. Ekmeği kestim sadece kepekli UNO, ofise de götürüyorum. Meyvayı arttırdım, tatlı mandalinler en az günde 3-4 tane yeniyor, muz yada elma da mutlaka ilave oluyor. En önemlisi çikolatadan uzak durmaya çalışıyorum. Öyle yarım kavanoz nutella yemek yok artık. Son olarak cumartesi akşamı balık yiyebildim, çok değil ama hamileliğimden bu yana ilk defa bu kadar çok yedim. Alkış yaptık bana:)
Pazar günü İlker şantiyeye giderken beni Agora AVM ye bıraktı. Deliler gibi dolaştım, nasıl yorulmuşum. Aldığım da siyah ve beyaz uzun kollu penye. Bunları hamile butiklerinde 45 YTL ye satıyorlar, 11 YTL ye almaktan son derece büyük gururla kendimi ödüllendirmeye karar verdim. Kahve dünyasına oturdum, ve fondü söyledim!!! İşte haftanın kaçamağı. Muz ve çilek, sıcak çikolataya batırıp yiyorsun, muhteşemdi.
Annemlerle pazartesi günü yaptığım yıldönümü tebriğinden sonra durulduk. Zaten böyle olur, sevdiklerinle fazla dargın kalamazsın ama unutur muyum bilmiyorum.
Güzel bir kitap okuyorum, genelde okurken uyuyakalıyorum ama benim için bu kitap bir tür “Tabuları Yıkmak” hadisesi : Orhan Pamuk – Masumiyet Müzesi. Orhan Pamuk okumadım hiç, hem üniversite yıllarındaki birkaç başarısız deneme hem de sonraki dönemde yazarın siyasi bakış açısına duyduğum önyargı beni Orhan Pamuk’tan iyice soğuttu. Dubai’den beri okuyorum daha yarısına gelebilmiş değilim ama şimdilik herşey güzel.
Önümüzdeki günlerin merak konusu hep düdükcanın doktor kontrolü. Acaba sağlıklı mı? Kilosu boyu posu yerinde mi? Tam olarak ne zaman doğacak? Şahsen bu konu çok önemli. Zira 18 şubattan sonra kendileri bir balık burcu erkeği oluyor ki bundan hiç hazzetmem, dolayısı ile çapkın kova burcundan yanayım. Tanıdığım pek kova erkeği yok ama okuduğum kadarıyla enteresan bir burç. Çılgın biraz. Bana uyar. Evde 2 miskin boğa burcundan sonra çatlak kova biraz bizi kendimize getirir düşüncesindeyim. Biz çocuğumuz da bizim gibi boğa olsun isterken hesapları tutturamadık ama evde farklı bir karakter de ilginç olabilir.
Dün akşam İzmir Devlet Senfoni Orkestrasının Emil Tabakov şefliğinde Carmina Burana konserini dinlemeye gittik. Sabancı salonunda yapılacaktı ama sanat aşığı İzmirlilere salon dar gelince Fuardaki Atlas Pavyonuna taşınmış. Çoluk çocuk İzmirliler iyi müziğin keyfini çıkardı, herkes o kadar coştu ki konserin son kısmı seyirci eşliğinde tekrarlandı. Düdükcan da tekmeleri ile orkestraya ritm tuttu.
26. hafta böyle geçiyor, göbüşüm her geçen gün büyüyor. Şimdilik tek heyecan cumartesi günkü doktor kontrolü, bu kontrollerin sıklaşmasını sabırsızlıkla bekliyorum.

13 Nisan 2008 Pazar

iyi kitap, iyi müzik


kitaplara gömülmüyorum, hayattan kopmuyorum ama bu aralar fırsat bulduğum her anı satır aralarında değerlendiriyorum. Portobello Cadısı, en çok okunan kitaplardan biri olduğu için kitaplığıma girdi. Paulo Coelho'nun meşhuuur Simyacısından sonra okuduğum ikinci kitabı. Kaybolmuş bir kadının kendini arayışının öyküsü. Dikkat çeken en önemli ayrıntı, Coelho'nun bir biyografi tarzında değil de, Athena'nın hayatından geçmiş kişilerin gözü ile Athena'nın hayat hikayesini anlatması. Bu farklılık hikayeyi tekdüzelikten kurtarıyor. Athena'nın hayatından kesitler veren bu kişiler, ister istemez objektiflikten uzaklaşıyorlar, kendi bakış açılarını, yorumlarını katıyorlar, böylece Athena'yı çok farklı noktalardan yakalayabiliyorsunuz. Athena gibi kendini arayış yolculuğunda başkaldıranların ve gerçekleri haykıranların hemen her çağda olduğu gibi, günümüzde de nasıl bedeller ödediklerine şahit oluyoruz. Kısacası Portobello Casıdı "Şu gel geç ömrümüzde amacımız mutlu olmaksa, kendimiz olmak adına bazı bedeller ödemeyi göze almalıyız" diyor. Haksız da değil hani!!

Hasta olduğum haftasonu Orçun+Gül+Zeynep+Tufan dörtlüsü Kordona bira içmeye gittiler. Equador diye bir mekanda sohbet edebilmek için dışarıda oturmuşlar ama içede çalan müziğe hasta olmuşlar. Hemen bu haftaya rezervasyon yaptılar.
Akşam 7'de gittik, maç izlendi, yemekle yendi, biralar yuvarlandı. sonunda müzik başladı. Tek kelime ile kalite... Saksafonda Erdoğan'a süper tezahurat yaptık, ne de olsa İlknur'un arkadaşı... Gitar ve vokal de şahaneydi. Kendimizden geçtik diyebilirim. Servis de iyiydi, salsa yapan garsonlar vardı. Zaten bazı akşamlar salsa geceleri düzenleniyormuş. Fiyatlar da müziğin kalitesini hesaba katınca öyle aman aman değil... Kordonda öyle mekanlar var ki, çakkıdı gençliği omuz omuza, gürültüden iki çift laf edilmiyor. hani maksat muhabbetse dışarıda oturulur ama iyi müzik için Equador'a gidiyoruz bundan böyle.