anne notu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anne notu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ekim 2009 Pazartesi

7 yıl önce bugün

26 Ekim 2002 ...
evlilik macerasına adım attık...
şimdi geriye baktığımızda o toy halimizle ne kadar doğru bir karar verdiğimizi anlıyoruz.
iyi ki evlenmişiz:)

25 Ekim 2009 Pazar

25 Ekim 2009... öğlen saatleri...


Canım oğlum,
seni dünyaya getirten Gülnur teyzemiz kansere yenik düşerek aramızdan ayrıldı. Son dakikalarında yanında olabilmek umarım onu da bizim kadar mutlu etmiştir.
sanıyorum sen onun dünyaya getirttiğin son bebektin...
...

10 Eylül 2009 Perşembe

not düşmeli

31 can verdik ama selden değil, kaderin cilvesi değil, küresel ısınma, doğa ananın suçu hiç değil! onlar yanlış biliyor kimsenin suçu değil bu bizim suçumuz!! o başarısız yöneticilere, o zihniyete, o vicdan özürlülülere oy verenlerin hem de akllanmayıp defalarca verenlerin suçu!!! daha da denecek bişey yok!

9 Eylül 2009 Çarşamba

Minimui

kitubi unuttuğum bir konuya parmak basmış.
bu dergi çok güzel... izmirli anneler grubundan düşen bir mail aracılığı ile tanıştım. Çok neşeli şarkılar çalıyor, web sayfasında. Cumartesi ben dergiyi okurken Arca da müzikleri dinledi kucağımda:)
Benim okuduğum sayı eskisi miydi bilmiyorum ama tanıdık yüzler var: Hülyacım çok güzel çıkmışsın... Bir de minik mucizenin annesi sanırım. Tecrübe konuşmuş.
Haberimiz olsun, faydalanalım...

16 Ağustos 2009 Pazar

bizim emektar

Gezmeye giderken illa ki bireyler unutuyorum, birgün suyunu, birgün emziğini, birgün oyuncağını.... Sonunda kendime bir liste yaptım buzdolabının üzerine astım, aha da işte liste:

Biz Arca için alışveriş yaparken birçok şeyi fazlasıyla ve belki birçoklarının vermeyeceği paraları vererek aldık ama bazı şeylere de hiç yaklaşmadık. Mesela bebek çantası. Ofisten hergün 30 km hem de en az 35 C sıcakta, süt taşıyacağım için, Aventin pahalı termos çantalarından aldık da bebek çantası hiç düşünmedik. (Bu arada o termos çanta özellikle rötarlı İstanbul seyahatlerinde çok çok işime yaradı, yoksa sütlerin sağıp atmam gerekecekti.)
İlk dışarı çıkacağımız günlerde aklıma fotodaki çanta geldi.

Sene 1990 ların son yarısı... Nerden baksan en az 10-12 senesi var. İlkerin bana Mavi Jeans ten hediyesi. Şöyle tek omuzda asılan, askısında kocaman bir cep telefonu kılıfı bulunan... Kılıf o yılların Ericsson 688 leri için düşünülmüş belli. Bende de vardı, pili uzun dayansın diye büyüğünden almıştım, o kadar ağırdı ki, ateş tuğlası misali, evden çıkarken çantaya atmamışsam hafiflikten hemen farkederdim. Allahım bu çanta ne işlere yaradı... Önceleri hergün okula kullandım. Sonra tatillerin değişmez plaj çantası oldu. Evlenmeden önce step, evlendikten sonra pilates, yoga, yüzme... hhoooop bütün malzemeler bunda. Seyahatlerde kitaptı, suydu, yolluktu, hep bu çantayla taşındı. Şimdi ise Arca'nın gezme malzemelerine ev sahipliği yapıyor. Askı cırtlı cırtlı olduğu için boyu ayarlanıyor ve Arcanın pusetinin tutma yerine asılabiliyor, yani ben taşımıyorum bile. Renk siyah olunca İlkeri de bozmuyor. Bu gidişle Arcayı ilkokuldan da mezun edecek bizim emektar:)

12 Temmuz 2009 Pazar

İzmirli olmak

Büyüme atağı sendromunu devam ediyor. Akşam 22 de rüya verdim, sonra 12 de yoklarım dedim, ama uyuyakalmışım 1 buçukta emdik. Sonra ben 4 buçukta kalktığımı hatırlıyorum, uyuklarken emziği Arcaya verince uyuyakaldı ben de yattım, meğer İlker de 3 buçuk civarı aynısını yapmış, gayriihtiyari. Halbuki emzirmek lazımdı. 6 gibi emzirdim, bugün 3 saatlik rutini 2,5 saate düşürmeye karar verdim bakalım işleyecek mi? Ama benim uyku da kaçtı.

Son günlerde bir İzmir - İzmirli olmak trendidir gidiyor. Bunu çok severek okuduğum Yılmaz Özdile borçluyuz bir bakıma. İzmiri gündeme aldı sanki. Yazılarından verdiği start, yazı dizileri ile devam etti. Dün de Hürriyette İzmirli olmayı marka yapanlar haberdi. İzmir marka olur mu diye düşündüm? Neden olmasın?

İzmir Türkiyenin içinden ama çok da uzak bir köşe, ama öyle çiğdem, gevrek, domatla gelen bir farklılıktan öte. Yılmaz Özdilin dediği gibi Türkiyeden sıkılınca İzmire kaçarmış:)
Biz de 2,5 yıl önce temelli kaçmıştık İzmire. 10 yıllık İstanbul macerasının ardından İzmir bana ilaç gibi gelmişti, iş aynı iş, şirket aynı, sadece İzmirden çalışıyordum ama havasından mı suyundan mı bilinmez ama İstanbulun hızından çekilen İzmirli kanım tekrar hızla akar olmuştu sanki. Biraz da İstanbula uzaktan bakmak beni diriltti diyebilirim. İş bakımından iyi mi yaptık kötü mü, bunu zaman gösterecek ama yaşamımız için en iyisi olduğunu düşünüyorum, Arca için de...

"İzmir marka olur mu?" ya gelelim. Hmm biraz çalışmak lazım. Son 10 yıldır sanayi ve iş bakımından İzmirin pek yol katettiği söylenemez. Evet İzmirlide yavaşlık kroniktir, evet yazın kimseleri şehirde bulamazsın, evet herkesler Çeşmeye kaçar filan ama İzmirin açıkça uzak durduğu iktidarın , bilinçli olarak İzmiri emekli şehri olmaya yönlendirmesi de gerçektir.
İzmirin marka olabilmesi için zenginleşmesi şarttır, elindeki imkanlar kullanılmalıdır. Öncelikle liman şehri olma özelliği öne çıkarılmalı, kültür ve sanat etkinlikleri ve imkanları arttırılmalı (ki İzmirli buna bayılacaktır, İzmir Devlet Senfoni Orkestrasının Emil Tabakov şefliğinde Carmina Burana konserini dinlemeye gitmiştik, Sabancı salonunda yapılacaktı ama sanat aşığı İzmirlilere salon dar gelince Fuardaki Atlas Pavyonuna taşınmış.), rahmetli Ahmet Piriştinanın dediği gibi "kongreler ve fuarlar şehri" olmalıdır. Atatürkün bize hediye ettiği kocaman bir fuar alanımız var, değerlendirelim değil mi?
İzmir, kendi doğal güzelliklerinin yanı sıra çevresindeki cevherlerle de kendinden sözettirmeye devam etmeli ama gölgesinde kalmadan. İzmir Türkiyenin batıya açılan penceresi neden olmasın?
Yapmak lazım, etmek lazım biraz hareketlenmek, çalışmak lazım... Ancak böyle İzmir marka olabilir ve geleceğe taşınabilir.
Amanın Arca kalktı yine, ne çabuk, oğlum dur İzmiri marka yapıyorduk:)

26 Haziran 2009 Cuma

Micheal Jackson ölmüş

son yıllardaki garip davranışları bir yana ben onu çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımın Micheal Jackson'ı olarak hatırlıyorum hep. Çok severdim, o yıllarda klipi çıkacak diye TV ye kenetlendiğimi, danslarını pür dikkat izlediğimi hatırlıyorum. özel bir kişiydi, yıllar sonra Arca bu sayfaları okursa diye not düşmek istedim, toprağı bol olsun...

13 Nisan 2009 Pazartesi

Haftasonu


Arcayı dünyaya getiren doktorumuz Gülnur teyzemiz bize bebek ziyaretine gelmek istedi, dedim olmaz yemeğe gelecek. İlkerin annesi de yardımcı oldu, 2 kap zeytinyağlı getirdi, cumartesi akşamı yemek olayını atlattık. Tabii hep beraber olunca 10 kişiyi bulduk. Üstüne sular da kesilince tam oldu. Islak mendiller sağolsun. Bir de 3 gündür bir tracy rutinini yakalamışken etraftaki insan kalabalığı Arcanın uyutmadı, yani tam tuz biber!! Öyle yorulmuşum ve bunalmışım ki pazar sabah ilker kahvaltıda ne hazırlayayım diye sorduğunda hadi dışarı gidelim dedim. Arca bu arada ilk memeyi emiyordu. Bu cesaretime şaşıran İlkerle hemen bir durum değerlendirmesi yaptık. İlk memenin ardından ilker gaz çıkarırken Yeliz lenslerini takar, pantolonunu giyer, vakit varken arcanın çantasını hazırlar, sonra ikinci meme emilirken ilker giyinir, çanta hazırlığına devam eder, bu arada arkadaşları arar. Sonra hop arabadayız. İnanılmazdı ama bu kadar spontane gelişen bir plan tıkır tıkır işledi ve 6 kişi toplanabildik. Taaa Güzelbahçeye gittik, mekan yine Gizli Bahçe. Tıklım tıkış olmuş ama güneş öyle tatlıydı ki ben de arca da az buçuk bronzlaştık. İnsanlıktan çıkmış bir şekilde kahvaltı ettim. Arkadaşlar sen hamileyken bile bu kadar yemiyordun dediler. Haketten öyle b.kunu çıkarıyorum bazen. Süt yapacam diye kendime kalori yapıyorum. Sahilde 1 saat yürüdük, sohbetler ettik, keyif yaptık. Tüm bu süre zarfında Arca arabada 2 defa emdi, altı değişti, hayatından o kadar memnundu ki, ya burası neresi, biz napıyoruz bile demedi. Oksijen sarhoşu Arca günün geri kalanını da sakin geçirdi. Akşam maçta kuzen vardı, sonra hamile komşum Nazlı ve Umut geldiler, akşamı böyle bitirdik. Nazlıya Tracy Hogg kitabı hediye ettim, bilmiyormuş, aman dedim pek iyi bir kitap doğurmadan önce okumaya başla. İkimizde de Chicco burun aspiratörü vardı, Arcada hiç işe yaramadı, doktorumuz Otribebeyi önermişti, kendimize alırken Nazlıya da almıştık bi tane. valla süper, hüüüp diye çekiyor sümükleri, sonra gelsin derin nefesler, rahat emmeler, uykular...

Anne Notu: Pazartesi öğle uykusunu balıklı dönencesine bakarak ve kendi kendine dalarak uyudu!!! YEAY!!! ve akşam banyosunda tartıldık, 4690 gr. Yani bir haftada 290 gr almışız.