14 Ekim 2015 Çarşamba

Yeryüzüne dayanabilmek için

İnsan eli eteğini dünyadan çekmek istiyor. İçine kapanmak ve içinde yaşamak. Kabuğundan bir koza örmek ve küçük kozasına kimseleri davet etmemek istiyor. Bu zamanlar, işte o zamanlar…

Dış etkenlerden korumak istiyor insan kendini. Çünkü insan en çok kendini sever, sevmelidir de... En basitinden, twitter’da okuduğun bir şeyden, mesela başbakanın ellerinde canlı bomba listesi olduğunu ve hiçbir şey yapmadıklarını söylediğini okumaktan, ya da kafan dağılsın diye izlediğin bir maçın seyircilerinin insanlık dışı saygısızlığından korunmak istiyorsun ama işte bir şekilde gündem yine seni gelip buluyor, bir haberin satırlarında, televizyondan gelen bir küçük seste buluyor.

Kaçacak delik yok.

Tezer Özlü’ye “neden edebiyat?” diye sormuşlar, “yeryüzüne dayanabilmek için” demiş.


Kaçamasan da dayanabilmeni sağlıyor, edebiyat. Küçümsenemeyecek bir etkisi var üzerimizde.
Ekim ayında okuyacağım kitapları seçerken, tabii ki onlara bu denli ihtiyacım olacağını bilmiyordum. Ama öyle iyi geldi ki…

Okumaya öyle vermiştim ki kendimi, yazmaya elim varmıyordu. Hislerini ifade edemedikçe daha çaresiz hissediyorsun.

Derken posta kutuma birkaç e-mail düştü. Blogdaki eski yazılara yapılan yeni yorumlar. Yorumları okuyup tekrar o eski yazılara döndüm, daha eski daha eskiye… Ve kendimi tekrar birkaç satır yazmaya hazır hissettim. Hani evvelden çokça söylediğim bir şey vardı, bloguma şükrediyordum, insanlara dokunabilmeme vesile olduğu için… Ve bugün, bu defa bu blog sayesinde insanlar bana dokunabiliyor, beni fark etmeden de olsa iyileştirebiliyor diye şükrediyorum. İyi ki varsınız…

Tezer Özlü’nün “Yeryüzüne dayanabilmek için” kitabı öyle isabetliydi ki, birkaç cümle paylaşmadan edemeyeceğim:

“neden yazılır? dünya acılı olduğu için yazılır. duygular taştığı için yazılır. insanın kendi zavallılığından sıyrılması çok güç bir işlemdir. ama insan bir kez bu zavallılıktan sıyrılmayagörsün, o zaman yaşamı kendi egemenliği altına alabilir. işte böylesi bir egemenliği bir iki kişiye daha anlatmak için yazı yazılır. (ya da kendi kendine kanıtlamak için). çünkü, insanın kişisel özgürlüğü, kendi dünyasına egemen olmasıyla başlar. dünyasına egemen olan insan, acıları coşkuya, bunalım yaratmaya, sevgisizliği sürekli aşka dönüştürebilir. ben dünyama egemen olmayı edebiyatla öğrendim. 


4 yorum:

deeptone dedi ki...

tezer özlü müthiş zaten yaa. abisi demir özlü de. bak dün "deep tone" feys sayfamda ben de kitap fotosu paylaştım. kitaplar ve edebiyat olmasaydı napardım bilmem ben de. bi de müzik ve sinema. dünyayla ilişkimi keseli çok oldu. :)

Sibel dedi ki...

Yeliz Hanım, blogunuzla kızım sayesinde tanıştım. Oğlunuz Arca, kızımdan altı ay büyük. Yeni bir bebekle nasıl başedilir bilmediğim için mümkün olduğunca bulabildiğim her şeyi okumaya çalışmıştım o dönem. Tecrübelerinizin bana çok çok faydası oldu. Kızımın bir buçuk yaşında bir de kardeşi var artık. Belki size komik gelecek ama ikinci doğumum yaklaşırken sanki her şeyi unutmuşum gibi hissettim ve altı yıl önceki yazılarınıza tekrar dönüp onları okuyarak, unuttuğumu sandığım bazı şeyleri tanıdık bir dosttan dinlermişçesine tekrar okudum. Altı yıl öncesinden bu yana yazılarınızı -sınava hazırlandığım dönem hariç- takip etmeye çalıştım. Her yeni yazınızı gördükçe, sevdiğim bir kitabı okumaya başlayacakmış gibi mutlu oluyorum. Bu güne kadar çekingen davrandım teşekkürlerimi size duyurmakta ama bu yazınız bana cesaret verdi. İyi ki varsınız, iyi ki yazıyorsunuz. Keşke hep yazsanız siz ve biz okusak.
Sevgilerimle,
Sibel

Gozde dedi ki...

Yeliz hep yaz sen! Biz okuruz!..

yeliz dedi ki...

@gözde; kocaman sarıldım öptüm:)

@sibel; allahım çok mesudum, o kadar sevindim ki yazmana:) hem de bunca yıldan sonra. çok teşekkür ederim, sevgiler

@deeptone; aynen, kitaplar olmasaydı, nice olurdu halimiz...