10 Nisan 2015 Cuma

Spora spiritüel yaklaşımda motivasyon tekniklerine giriş

Çok havalı değil mi? Evet biliyorum, saçmalığın daniskası gibi görünüyor. Ama kulağa komik geldiği kadar değil. Yani gerçeklik payı var.

Bu aralar “çorbacı ne okuyor” kısmına dikkat edenler, kişisel gelişim kitaplarına merak saldığımı fark etmişlerdir. Ben ki, kişisel gelişemeyenlerdenim ama bir süredir bu kitapları okumaktan zevk alıyorum hatta arkadaşlarımdan öneriler alıyorum, öneri almayı bırak, ödünç alıyorum.

Kişisel gelişim kitapları ile ilgili bu süreçte öğrendiğim en önemli şey, ödünç alamıyorsan, ikinci el alacaksın. Kitapçıdan alma, çok pahalı. Herhangi bir kitaptan daha pahalı. Ancak ikinci eli de tam tersi, herhangi bir kitaptan çok daha ucuz. Çünkü bir heves alıp da umduğunu bulamayanların, baş ucu kitabı yapmaya layık görmeyenlerin, “ulan bi halta yaramadı, hayatım hala bombok” deyip göresi gelmeyen ve elinden ilk çıkarılacaklar arasına koyacakların kitaplarıdır kişisel gelişim kitapları. Bu kitaplar şöyle bir okunup direkt sahaflara sepetlenir. Dolayısıyla sahafların ellerinde çok sayıda olduğundan en düşük değer biçtikleri türdür ve ucuza kapatırsın. Üstelik kitabı senden önce okumuş olanların notlarına ve altını çizdiği satırlara, kısacası hazıra konarsın.

Bu küçük “faydalı bilgiler kılavuzu”ndan sonra sadede gelelim. Evet, kişisel gelişim kitaplarına sardım. Bunda “bir sanatçı gibi araklayın” isimli kitabın çok hoşuma gitmesi, dahası işime yaradığını görmem etkili oldu. Dur ben bir kişisel gelişivereyim dedim. Geliştim mi bilemem, bildiğim tek şey son dönem okuduklarım, şu gündemdeki spor mevuzusunda da işime yaradı, yalan yok.


Özellikle Bahar’ın önerisi “yaratıcı imgeleme” kitabı. Aslında kitap oldukça sıradan bir öneride bulunuyor. Diyor ki, kendini nasıl, ne yaparken görmek istiyorsan zihninde o şekilde imgele. Kısacası istediklerinin tam anlamıyla hayalini kur. Kendini o şekilde gör, o ol. Yeter ki olumlu bir şey olsun, yeter ki başkalarına zarar vermesin.
İş konsantrasyonda bitiyor abicim. Hedef belirlemek ilk aşama. Kendine bir hedef koyuyorsun. Meditasyon yap ya da yapma, fark etmez, kendini o şekilde imgeleyebilmen nasıl kolay olacaksa, öyle hareket edebilirsin. O meşhur “secret”taki gibi, sen bolluk içindesin, evrene gönderdiğin olumlu mesajlar sana dönecek, sen istediklerine bir şekilde kavuşacaksın. Hemen tüm kişisel gelişim kitabındaki evrene olumlu mesaj gönderme bu işte.

Kulağa saçma geliyor biliyorum ama çok da saçma değil. Olumsuzluğun karamsarlığın “ben yapamam”ın kime ne faydası olmuş? Yaparım da değil, hatta, “yapıyorum”. Yaratıcı imgelemenin en hoş tarafı bu. “Yapıyorum” bitti. “ben öyleyim zaten” bitti.




Hadi somutlaştıralım. O kota girmek istiyorum ya mesela, kendimi bugünkü halimle o kotun içinde imgeliyorum ve hop evrene bir baloncuk yapıp gönderiyorum.

Gerçi şu son bir haftadır evren pek benden yana değildi, benim pembe baloncuklar ha boyuna patladı ya neyse…

Pazar günü çok iyi başlangıç yaptım. Cücenin müdahalelerini bile geri püskürttüm. Hem dance workout hem ısınmışken karın hareketleri.

Pazartesi tüm kaslarım yerle yeksan idi ama yılmadım, en azından mental anlamda kendimi telkin ettim. Salı youtube yasağı vardı ama olsun. Yoga yaptım. Hem de evde daha önce yapamam sandığım meditasyonu denedim, çok iyiydi.

Çarşamba ofiste merdivenlerden düştüm. Kolum incindi ve popomun birkaç yeri mor. Ciddi bir kaza olmalı, zira iki arkadaşımdan biri koştu, diğeri telefonu konuşmakta olduğu müşterinin yüzüne kapattı. Bence iyi atlattım. Benden bir on kilo fazlası olan kişinin birkaç morluk ve incinmeyle atlatabileceği bir kaza değildi. Demek ki neymiş, kilomuzu mümkün mertebe düşük tutacakmışız.
Bak mesela annem hangi rahatsızlığı için doktora gitse, kilo diyorlar. Üstelik annem bence şişman filan değil, yaşın getirdiği kilo var, tamam ama bana çok kiloluymuş gibi, sağlığını etkilermiş gibi gelmiyor. Ama dediğim gibi özellikle belli bir yaştan sonra sağlık için belli bir kiloda kalman gerekiyor. Annem, yaş ilerledikçe kilo vermenin zorlaştığını söylüyor, haklı. Şimdi bir otuz yaş altı kadın gelip de yiyom ama kilo almıyom deyince benim ona “otuz yediye gel bebeem, hatta doğur da öyle gel beebeemm” diyesim geliyor.

Her neyse…
Dün haliyle popomun üzerine bile oturamadığım için hiçbir şey yapamadım. Ama tamamen de rafa kaldırmadım bu spor işini. Bloga yorum bırakanlarla birlikte güzel bir video listesi oluşturmuş olduk. Herkesin emeğine, paylaşımına sağlık.

Ha unutmadan…
Bu video işi nereden aklıma geldi anlatayım. Bir gün TV açık, Üç Adam diye bir program var. “Aşkı Memnu”da oynayan bir kız vardı, gencecik, şimdi onun “Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisinde oynayan çocukla yeni bir dizisi varmış, diziden ve bu gençlerin hayatlarından konuşuyorlar. (Sanatçı ismi aklımda tutamıyorum, hele yeni dizileri hiç!) Konu spora geldi. Oğlan sağlam sporcuymuş. Kız da en son on üç kilo vermiş. Bizim gibi hımbıl Üç Adam hemen işin sırlarını sordular. Oğlan tam bir spor salonu müdavimi ve spor tutkunu ama hanım kızımız evde internetteki videolarla çalıştım, dedi. 

Demek ki neymiş, ampulün nasıl ve kim tarafından yakılacağı belli olmazmış. Bir yerden bir fikir gelir aklına konarmış. Sonra o fikir bir hedefe kilitlenirmiş. O hedef de kafanda bir imgeye dönüşür, zaten o olduğuna ikna edermiş seni. Ve gerisi gelirmiş.

Yani kıçımdaki morluklar geçince gerisi çok fena gelecek ve tüm sorumluluk bilincimle yaptıklarımı  buradan paylaşacağım.

Baştan uyarayım. Yepisyeni workout cicilerim yok, pazardan 5 TL’ye aldığım taytım ve on senelik rengi kaçmış üstlerim var. Ayrıca spor ayakkabılarım da 2004 senesinde alınmıştı. Yani pek presentable bir görsel şölen beklemeyin. Ama eğleneceğiz, bunu garanti ederim!

Kitaptan girip, yaratıcı imgelemeden çıkan, meditasyondan başlayıp, televizyon programlarına dalan, konuları dağıtma ve bir türlü toparlayamama uzmanı Yeliz, mutlu hafta sonları diler ve kaçar.

9 yorum:

Adsız dedi ki...

-neslihan-

Basiniza gelen kazaya cok uzuldum. Cook gecmis olsun yeliz hanim.
Siz o kota girme mucadelesine basladiniz ya, ben de gaza geldim beyaz keten pantolonuma girme mucadelesine basladim. Sizin verdiginiz linkteki squata ek olarak k.b.k. (karin bacak kalca) egzersizi de yapiyorum. Bugun 3. gunum. Butun kaslarim agriyo ama olsun.
Zafere giden yolda cekilen agri kutsaldir ;)

gulsenz dedi ki...

Süpersin Yeliz! Serinin Devamını heyecanla bekliyorum

okuyanguzel dedi ki...

Tebrik ediyorum ve aynı ilhamın bana da gelmesini diliyorum. Çünkü ben şişkoyum! Çünküm 7 kg fazlam var. :(

Adsız dedi ki...

-neslihan-

Benim 15 kg fazlam var. Hamileyken almadigim kiloyu emzirirken aldim :(

Duygu dedi ki...

Ben de düzenli yürüyüşe başladım bir süredir, çok iyi geliyor bana. Bir de evde vakit ayırırsam deyme keyfime. Heyecanla bekliyoruz o zaman:)
Ayrıca çook geçmiş olsun der, mutlu bir haftasonu dilerim ben de herkeslere..

Duygu dedi ki...

"Deyme" ne demekse:)

Seda dedi ki...

canım geçmiş olsun:( dikkat et kendine aman...

Adsız dedi ki...

ya aslında bi yerimize bi sensor taksak tatlı, cips neyin yemek üzerken hoppp bikinili görüntümüz, içine giremediğimiz kıyafetleri giymeye çalışırken ki kızarıp bozarmış hallerimiz gözümüzün önüne geliverse :)))
şaka bir yana ben de 1 ay boyunca hergün düzenli yaptım ilk su koyvediğim günden sonra da bi daha adam olmadı :)))
selcen (selcoline)

Gulcin dedi ki...

gecmis olsun :(
Ay yeliz bu konuda da benziyoruz bak birbirimize. Bu dusmeler cok fena :(
arada cok sukur bugun de dusmedim diye sukrediyorum inan.

Ya bu kilo isi cok pis. Ben ki hayatimda 53 kilonun ustune cikmamais insandim. Aliyorum be! Vallahi kilo aliyorum. Amannn tanrimmmmm yok almayaylim yeliz ya. Boyle kalalim bece. Olmaz mi?