23 Şubat 2015 Pazartesi

Düş zamanı masalcısı

Blogları ilk yazmaya başladığımızda, çekingenlikten midir nedir, epey gizemli takılırdık. Eh sene 2005 civarı daha o velet facebook denen çılgınlığı icat etmemiş, öyle çarşaf çarşaf fotoğraflarımızı yayınlamazdık. Sanırım ilk fotoğraf paylaşımım da Hülya'nın slingleri için modellik yaptığım zamana rastlıyor, (biraz nostalji için tık:) ) bir celebrity halleri geldi üzerime, bir kamuya mal oluş... Gerisi geldi, bak şimdi profilde direkt fotoğrafım var, instagramda hemen her halimiz ortada...
Neyse sene 2013, daha facebook'ta yüz yüze tanışmadığım kimse yok arkadaşlarım arasında, ciğerimi bilen biliyor da, ben daha pek farkında değilim. 

Bizim kitap kulübü bir hevesle başladı, nasıl hoşuma gidiyor ama bayılıyorum ve tabii hemen anlatıyorum blogda. Derken biri, Sıla adında bir kadın, katılmak istediğini söylüyor. Önce pek oralı olmuyorum, galiba biraz da tırsıyorum. Hatta instagramda bir fotoğraf altında görümcem (ay alaturkalığımı yesinler) ile tesadüfen karşılaştıklarında arkadaş olduklarını öğrenir öğrenmez, İlknur'a "alalım mı biz bunu kulübe sapık filan değil, değil mi" diye soruyorum. Hiç yargılama arkadaş, o vakitler hala sanaldan tanışıklıklara mesafeliyiz... 

Sıla'ya, "Aaa" diyorum "önce form dolduracak, mail grubuna üye olacaksın, sonra kulübe alabiliriz seni." Yapıyor kıyamam (kıyamam çünkü ben kızı boşuna İzmirli anneler mail grubuna üye yapmışım, kitap kulübü için gerek yokmuş:P)  Hatta aynı dönemde Deniz de benzer şekilde katılıyor aramıza. (uzman psikolog arkadaşım:P) Onların katıldığı ilk toplantıyı hatırlıyorum, ulen bu kadınları da getirdik ama necidirler, kimlerdir, diye bir his içindeyim. Daha kulüptekiler bile bilmiyor belki benim blogu, ben izmirli anneler mail grubundan birisiyim sadece... Sonra pek bir kaynaştık tabii, o kısımlar malumunuz...

Sıla, bir tiyatro oyuncusu, İlknur'la da zaten yaratıcı drama derslerinde tanışıp aynı dönem hamile kalıp arka arkaya bebeklerini doğurmuşlar. Sıla, kulübün en genç en tatlı en bıcır bıcır elemanı oldu önceleri... Bizimle büyüdü ve her küçüğün büyürken etrafındaki yetişkinleri büyüttüğü gibi bizleri büyüttü. Sanatçı bakış açısıyla, tazecik ama birikimli gençliğiyle....

Bir gün, ben Kurtlarla Koşan Kadınları anlattım blogda, kulüpten Banu, "kulüpte okuyalım" dedi, yok dedim, zor ağır derin bir kitap, derken bölüm bölüm okuyalıma dönüştü fikir... Hepimiz benimsedik. Kadınlardan oluşan bir kitap kulübü elbette okumalıydı o masalları, tartışmalıydı. Ve o kadar şanslıydık ki, Sıla masalları canlandırabileceğini söyledi, dünyalar bizim oldu.Böyle bir deneyim iki taraf için de eşsizdi... 


Kurtlarla koşan kadınlara katılmanın bir zorunluluğu elbette yoktu, kitap aralarında özleşen kadınların toplaşma bahanesiydi. Ama öyle kalmadı biliyor musun? Katılım zirve oldu ve neredeyse kitabın sonuna geldik, Sıla bir defa bile yapamam, hazırlanamam, demedi. Çok sevdik masal akşamlarını, çok beslendik birbirimizden. Edebiyatla sınırlı değildik, hayatı konuşuyorduk. Ve biliyorum ki, Sıla'nın performansları olmasaydı, masal buluşmaları bu kadar muhteşem olamazdı....

Sanatçının dokunuşu bu işte...

Geçen akşam - hani o çok keyfimin kaçık olduğu akşam - kulüpten küçük bir grup olarak Sıla'nın Atatürk Kültür Merkezi'nde, Oğuz Demir'in Olpesido Kuşları sergisindeki performansını izledik. 
Herkesten bir parçasını aldığı, "battaniyem neredeyse sahnem orası" dediği masal battaniyesini serdi ve masallarını bizler için anlattı. 

Sıla'yı izlerken bunları düşünüyordum, sanatçıların hayatımıza dokunuşlarını... Bizi hayatımızın rutininden çıkarıp başka bir evrene taşıyan dokunuşlarını ... 

Ve o Karınca ile Ağustos Böceği masalı geldi aklıma (artık masal gecesindeydik diye mi bilemiyorum).... Allah biliyor ya hiç sevmem! Karıncanın kışın ağustos böceğini kovmasını mesela! Sen emekçiysen o da sanatçı mal Karınca! O da sana şarkılar çaldı sen çalışırken, belki de taşıdıklarının ağırlığını unutturdu sana, hayatın yükünü unutturdu. 

Neyse atarlanmam bitti. 

Bugün bir kıyak yapıyorum, bir kayırma... Arkadaşımın masallarının yolculuğuna eşlik etmek, onun bu yolda büyümesini, devleşmesini izleme ayrıcalığına erişmeniz için blogunu öneriyorum. 

Düş zamanı masalcısı:

Sanatçıların dokunuşunu üzerinizden eksik olmasın...

(İster blogroll listemden takip edin, ister bizzat adresi, size kalmış:))
Aaa unutmadan; 13 Mart akşamı İzmir'deyseniz, 18:00'de AKM'ye geliniz zira Sıla masal anlatırken Oğuz Demir doğaçlama resim çizecek, enfes bir deneyim olacak...

#2015te15yeniblog




6 yorum:

  1. 13 Mart akşamı İzmir'deyseniz, 18:00'de AKM'ye geliniz zira Sıla masal anlatırken Oğuz Demir doğaçlama resim .... KATILIM NASIL OLUYOR ÜCRETLİ Mİ? REZARVASYON İÇİN NEREYİ ARAMAMIZ GEREKİYOR KISACA NASIL GELCEZ.

    YanıtlaSil
  2. Katılım ücretsiz, rezervasyon yaptırmanıza gerek yok. Bekleriz:)

    YanıtlaSil
  3. Yaş sınırı var mı acaba? Oğlum 5,5 yaşında onunla gelmemiz mümkün mü?

    YanıtlaSil
  4. Bildiğim kadarıyla yok, ben de Arca'yı götürmeyi planlıyorum zira Arca'dan küçükler vardı geçen gösteride çok pişman oldum:)

    YanıtlaSil
  5. 4 gunle mi kaciriyorum?
    Aglamak istiyorum! Sila neden 6 Mart degil ama neden :(
    Bu ara story telling yazilari cikiyor surekli karsima Silayi takip etmek cok eglenceli olacak tesekkurler yeliz :)

    YanıtlaSil
  6. Ya bu blogspot blogları nasıl takip ediliyor? Ben bi tek eposta ile takip edebiliyorum, ona benzer bişey de göremedim. Şu fakire bi el atıverin sevabına.

    YanıtlaSil