15 Ocak 2015 Perşembe

Kadın okuyacak kadın çalışacak!

Geçenlerde ablamlardayız, ondan bundan sohbet ediyoruz. Bir tanıdıklarından bahsediyorlar. 40-45 yaşlarındaki kadın Amerikan Lisesi mezunu sonrasında ODTÜ Mimarlık bölümünü bitirmiş. Aileden varlıklı insanlar ve kadın hiç çalışmamış.
Bu profili pek çok konuda yargılayabilirsin. “Yuh o kadar okumuş, madem evde oturacakmış, boşuna okumayaymış!” diyebilirsin. Ya da “arkadaş benim de o kadar param olsa ben de karımı çalıştırmam, otursun evde” de bir bakış açısıdır ki biz ablamla çalışan kadınlar olarak höyt diye karşı çıktık. Üstelik kadının rahatlığına, “oh be evde oturuyor, çocuklarına bakıyor” diyerek imrenmemize rağmen… Hatta geçen benzer bir geyiği Zeynep’le çevirmiştik. Ayda bilmem ne kadar gelirimiz olsa çalışır mıydık yav… böyle demiştik. Bugün hangi kadına, bırak kadını hangi adama sorsan çalışırım demez. Çünkü çalışmak para kazanmak için yapılan bir eylem bizim fıtratımızda. Paran varsa otomatik olarak çalışmazsın, değil mi? Değil!

Çalışmak üretmektir. Çalışmak sadece para için değil, kendini her gün geliştirmen için, topluma karışman, topluma ve dolayısı ile çocuklarına faydalı olabilmen için bir vesiledir. İşte bu yüzden biz ablamla “param olsun karımı çalıştırmam” söylemine hötledik. Bu yüzden de o kadını eleştirebilirdik. Ama eleştirmedik. Hatta empati bile kurduk. Çünkü maalesef bizim ülkemizdeki çalışma koşulları o kadar kötü ki, paran varsa abicim, kapıyı çekip çıkarsın, çalıştığında aldığın paraya muhtaç değilsen... Ya da gün gelir, bakıcıya verdiğin para senin maaşına yaklaşırsa, işi bırakır çocuğuma kendim bakarım dersin. İş garantisi de yok ki… İşverenler zaten sen daha işe girerken soruyor, doğuracak mısın diye. Hatta hamile olduğunu bildiriyorsun, işi bırakacak mısın diye soruyor. Bugün devletin anneler için yıllardır hazırlamakta olduğu daha uzun süt izni, daha uzun doğum izni gibi iyileştirmelerin işverenlerin eline koz olarak verdiğini ve daha yeni eleman ararken bu sebeplerden dolayı erkek tercih ettiğini bilmeyen mi var!

Neden? Kadın evde otursun, üretmesin. Eh oturacaksa niye okusun? Okumasın. Okumasın ki yetiştireceği nesiller koyun olsun. Koyun olsun ki, bu ülkenin çobanlarına kafa tutmasın.

Çok doluyum çok! Yani çok doluymuşum, Pazar günü fark ettim.

Pazarda alışveriş yapıyorum. Kereviz alacağım tezgahta minik brokoliler gördüm. Yaprağı bol brokoli kısmı miniklerden. Yanımda bir kadın torbaya doldurmuş, tarttırıyor. Başka bir kadın daha var CHP kadın kolları tiplerden. Kotunu, montunu çekmiş, ayağında spor ayakkabısı, şık Pazar çantası, başında şık bir bere, eller manikürlü. Rahat altmışında var ama karşıdan baksan kırk beş demezsin. Yanımdaki kadın brokolilerden aldı ama tereddütte, nasıl pişireceğini bilmiyor beli, diğerine sordu, “nasıl pişiriyorsunuz?” CHP’li abla tarifi verdi hatta ben de girdim araya “sarımsak severseniz ekleyin mutlaka, nar ekşisi de yakışır” dedim. Bayılırım, tezgahta tarif değiş tokuş etmeye. Bir anda CHP’li abla gaza geldi “çok faydalı bunlar, yedirin çocuklarınıza, çocuklarınıza iyi bakın, bu ülkeyi kadınlar kurtaracak, kadınlar çocuklarını iyi yetiştirecek ki kurtaracak…”

Allah ben de gaza gelmişim, başladım desteklemeye (bu arada daha birkaç gün önce yine bir kadın ayrımcılığına sosyal medyada saydırmışım, cümlelerim hazır yani, yandaş da buldum ya sallıyorum gelişine).

“Tabii canım erkeklerde iş mi var! Kadınlar bir araya gelmesi lazım, birlik olmamız lazım, kadının kadından başka dostu yok! Yeter artık yeni bir Atatürk beklemek yok, biz varız, ikinci kurtuluş savaşını kadınlar kazanacak!” Baktım o tarif soran abla bir sağına bakıyor, bana, bir soluna bakıyor diğer ablaya, ulan tarif sorduyduk, nereye düştük der gibi sıvıştı tezgahtan. Bir ben bir CHP’li (bu arada harbiden bilmiyorum CHPli mi değil mi ama bir ulusçuluk bir Atatürkçülük var, o kesin!)  abla bir de pazarcı abi kaldık. Bana bir an bir kal geldi ama kendi kendimize saydırdığımızı anlamama da çok kısa bir an yetti. Asil bir tiyatrocu zarafetiyle süzüldüm ortamdan. Mevcudiyetim tezgahtan usulcacık uzaklaşırken CHPli abla pazarcı abiye “senin hanım çalışıyor mu?” diye sormaktaydı, tabanları yağlamışım, cevabı duymadım.

Geçen akşam brokoli salatasını sofraya koyarken saydırıyordum, kendi kendime. “Çalışacak kadın dediğin, çalışacak, üretecek, çocuklarına iyi bakacak, onları iyi yetiştirecek. Kadınlar kurtaracak bu memleketi kadınlar! İkinci Osmanlının mezarını kadınlar kazacak… “

Bu yazı, burada bitiyordu. Sonra kitap kulübüne gittim, bir arkadaşım bir öğretmenin yazdığı şiirden bahsetti. Duyduklarıma inanamadım bir de okuyayım dedim. Aman Allahım! Doktor bu ne? Biz işimizde gücümüzdeyken biz pazar tezgahlarında pazarcıları kadınları bıkbık bilinçlendirmeye tırmalıyorken birileri okul gazetelerinde öğretmen sıfatıyla neler yazıyor? Hakmış? Değermiş, sen o değeri al... 


Kadın Hakkı
Tak be yüzüğünü kadın!
Evde sevdiceğin bekliyor.
Evlisin…
Kariyer yapacağım dedin, erkeklerle yarıştın.
Çocuk doğurdun, bakıcıya bıraktın.
Sen kariyer yapıyorsun, evde bakıcı yüzüne tükürüyor çocuğunun.
Tak be yüzüğünü kadın!
Evlisin… Sevdiceğin var.
Bakma başkalarına, peşinden koşturma, umut verme, üzme, erkekleşme, yarışma, yerini bil, Değerini bil.
Sen kadınsın, hele sen evlisin…
Eş değil, kocanı bil, erini bil.
Kadın sesi, kadın nefesi, kadın hakkı dediler; inanma, kandırdılar seni,
Çalıştırdılar, koşturdular, yordular seni,
Erkekleştirdiler, kabalaştırdılar, yordular seni.
İnanmıyorsun değil mi?
Bak o zaman ellerine, gözlerine, yüreğine.
Parmakların nasıl, gözlerine kim baktı?
Tak yüzüğünü evinde otur.
Koşma, koşuşturma, yarışma
Yorulma,
Fıtratını zorlama
Çünkü sen değerlisin, kadınsın.
Sana şiirler yazamıyorum, ortasın,
Saçlarına mısralar yazamıyorum, ortalıkta.
Yüzüne, güzelliğine yazamıyorum.
Evde çirkin, dışarıda güzelsin.
Fıtratını zorlama.
Kadınsın, değerlisin.
Hakkı bir, ama gerçek hakikati.
Kandırmasınlar seni, yoruluyorsun…

17 yorum:

Öykücü dedi ki...

Ben de çok doluyum.Kızlarını okutmayıp sonra da karıma erkek doktor bakmasın diyen zihniyete.

Sevgiler.

Adsız dedi ki...

yuh bu ne biçim şiirmiş... yok artık...

açelys dedi ki...

okudum okudum. Şimdi evdeyim kızıma bakıyorum. Çevremizde güvenebileceğimiz biri olmadığından çekindik ben bakmak zorunda kaldım. Yaza o babaanneye ben işe diye düşünürken. İkincide sürpriz ben geliyorum dedi. çalışma hayallerim 2 sene daha ertelemek zorunda kaldım.
Eşim hep destek oluyor. Bak çalışacaksın, yaşın genç, zaman kaybın yok, iyi bir çalışansın diye.
Ama olmuyor. Bazen evde olmaktan kafam çalışmıyormuş gibi geliyor. Evdeki işleri bile yetiştiremiyorum. Verimsizlik tavan, zaman kontrolü sıfır. kitap okurken kendimi boş boş tavana bakarken buluyorum. Çalışırken öylemiydim. Evim temiz, yemeğim yapılı, kendim bakımlı, ayda 4-5 kitap bitiriyordum. Şimdi bomboş bir insan gibiyim.
İster okusun okumasın her insan çalışmalı. İyi bir birey olabilmek için, kendi akıl sağlığı için.

rosehearted dedi ki...

bunu yazan bir oğretmen! keşke oğretmen alımı yapılırken kpss diye sacma bir sınav yerine belirli kriterlerde kişilik analiz testi yapılsa,,,

Unknown dedi ki...

Kadını çalıştırmayan zihniyet ile, okuyan kadının mutlaka çalışmasını öngören zihniyet arasında bir fark göremiyorum. Üretmenin tek yolu ücret karşılığı yapılan eylem değildir. Okumak meslek edinmekten ziyade, bana göre öncelikle, farkındalık geliştiren, aydınlığa götüren bir eylemdir. Düşünceyi geliştirmeyen bir okuma meslek sahibi yapar insanı sadece.
Çalışmayı ya da çalışmamayı kadın kendisi seçer. İsterse çalışır, isterse çalışmaz. Çalışmamanın karşılığı evde oturmak olarak da anlamışmamalı. Yeterince seçenek var, bir acıya parmak basacağım diyenel.

Adsız dedi ki...

Bu siiri baska yerde okusam direk lise kankalarimla kurdugumuz whatsapp grubuna copy paste yapar uc gun uc gece dalga gecerdim. Ama ogretmen oldugunu okuyunca icim acidi. Korktum... Bu ogretmenin yetistirdigi, annesinin babasinin kendi haline biraktigi genc zihinleri dusundum. Bu ulkeyi kadinlar kurtaracak, onda mutabikiz. Ama bu kafadaki ogretmenleri naapicaz?:(

Ogrenen Anne dedi ki...

Bizim ülkemiz demişsin ya, ben sana Almanya'dan örnek vereyim. Burada işe girerken doğuracak mısın demek patronu mahkemelik edebilen bir ayrımcılık ama ne oluyor, mümkünse kadın çalışandan kaçınıyorlar. Evet! Hele bir de çalışmaya çocuk için ara verdiysen (annelik izni 1 yıl maaşlı ama bir çok kadın 3 sene çalışmıyor çünkü kreşlerde yer bulmak, bulduğuna para yetiştirmek mümkün değil) okullar saat 2'ye kadar maksimum ve okul sonrası bir aktivite ya da bakım bulmak ayrı bir dert, işten 2'de çıkıp eve gelme lüksü tabii ki yok. Bu durumda çocuk biraz büyüyene dek çalışmayayım dersen tam yandın, bu sefer de gizli yaş ayrımcılığına takılıyorsun, aradaki 10 senelik "boşluk" nedeniyle kimse seni işe almıyor. Yani Evropa bitmiş azizim.
Öte yandan, klinik psikolog olmak için 10 sene okuyan ve hala da okumakta olan bir anne olarak, ben de evdeyim ama şansıma ben part time çalışıyorum, hem kendimi gerçekleştiriyorum ve işimden kopmuyorum (çünkü bizim meslekte 1 ay bile seni hooop acemiliğe geri itiyor) hem işte üretken hissediyorum, hem de evden uzakta kalmadığım için kızımı tek başıma büyütme şansım var ama büyük şans ve her gün şükrediyorum (ha bu arada para kazanamıyorum tabii part time işle ama hakikaten dediğin gibi para kazanmak şu anda bu toplumda ve bu anlayışta lüks zaten) Kadın olmak zor ya....

CEREN dedi ki...

Bu şiiri yazan ŞUURLU öğretmen her kim ise yakında Milli Eğitim Bakanı olarak görebiliriz kendisini , hiç şaşırmam.. Sevgili devlet büyüklerimizin hoşuna gidecek tüm vasıflar var baksanıza !!!!

GeCe dedi ki...

Benim çevremdeki çalışmayan kadınlara bakıyorum da başta annem olmak üzere hepsi aslında çalışıyorlardı. Annem köyden uzak olan okula gidemediği için okuyamadı ama dikiş nakış öğrendi tam kırk yıl evde sipariş üzerine dikiş dikti. Bir çok çalışan kadından daha yoğun çalıştı ama keşke dışarda çalışsaydım der durur en azından ssk olurdu diye. Neyse bu şiirde yazıldığı gibi hiç bir kadının sadece eş olmak ve çocuk bakmakla yetinebileceğini sanmıyorum.çünkü gerçekten kadınlar çok becerikliler çok şeyi aynı anda yürütebilirler

okuyanguzel dedi ki...

Diyecek çok şey var ama buraya yazıp blogun seviyesini düşürmek istemem Yeliz'cim.

İşte devlet okuluna gönder de gör gününü !

Adsız dedi ki...

Oha oha OHA!!!... Valla Yeliz kusuruma bakma, bu şiire tepkimi aynen yazmadan edemedim, üstelik midem kaldırıp tümünü okuyamadım da, ona rağmen yani...
Öğretmenlik ne hallere düştü. Allah bilir kadındır bir de bu paçavrayı yazan....
Yılbaşındaki annelik en 'kutsal' kariyer geyiğinden beri sinirlerim tavanda zaten, bu da tüy dikti resmen.
Benden önceki yorumların hepsine de katılıyorum ayrıca. Şimdi bi daha tekrar etmiim...
(Bilge)

mm dedi ki...

Bu nasıl bir şiir? Nasıl bi saçmalık? Nasıl bi düşünce?
Midem bulandı okurken.

Kadın dediğin kesinlikle kendi ayaklarının üzerinde durmalı. Eksik olmuş şiir, zorda kalan eğitimsiz işsiz eş dayağı yiyen kadınlardan da bahsetseymiş, Allahımmm ya nasıl bi ütopya kurduysa artık kendi de inanmış söylediğine. Değerlisin diyo, sanki bu zihniyet kadına değer veriyo!

Ay küfür edicem şimdi ben gidiyorum :)))

Gulcin dedi ki...

Kadin olmak cok zor. her gun de daha zor oluyor.

Bezen Hindistan dedi ki...

"yerini bil"i gorunce Zeki Alasya Metin Akpinar'in (hangi oyundu hatirlamiyorum) minik kelebek'i geldi aklima: minik kelebek dur sakince ucmak ne demek fazla dusunme git bir dalda dur...
Bu siirleri vs yiyen var midir demek istiyorum ama cokca vardir elbet, uzuluyorum

Bezen Hindistan dedi ki...

Kendine haksizlik etme Sut Anne. Cocuk yetistiriyorsun, az is mi? Onlara okudugun kitaplar, beraber yaptiklariniz bile farklidir. 2 cocuklu, calisan ama isin finansal kismina bir cozum bulsa aninda eve gececek biri olarak yaziyorum ben de bunu:) Sabah 7.30'da okulda olmasi gerekiyor cocuklarin, aksam 5.30'a kadar kaliyorlar mesai yapar gibi ve ben bundan her gun nefret ediyorum, her gun sucluluk duyuyorum. Onlarla yapmak istedigim seylerin cogunu yapamiyorum cunku vakit kalmiyor. Kendini yiyip bitirme. Calisirken bakimliydim, kitap okurdum evim kendim soyleydi diyorsun ya, o zaman cocugun da yoktu oyle dusun. Sevgiler

gulsenz dedi ki...

İşte devlet okuluna gönderde gör gününü diyen zihniyette bunu yazan öğretmen zihniyetinden temelde çok da farklı değil gibi...farklı şeyleri savunuyorlar ama dar bakış açısı ve gereksiz genellemelerle...
Bir devlet okulu öğretmeni olarak, böyle bir şiir yazan öğretmeni kınıyorum....hatta belki de aynı mesleği yapıyor olmaktan dolayı mesleğim adına utanıyorum!!! Ve bir devlet okulu öğretmeni olarak çalışan, okuyan kendini geliştiren ve gelecek nesilleri güvenle emanet edebileceğimiz nice öğrenciler yetiştirmeye çalışıyorum tıp kı birçok meslektaşımın da yaptığı gibi...

TUĞBA'NIN DÜNYASI dedi ki...

Kadınlara inancım sonsuz. İçinde öyle bir güç var ki kadınların şaşırıyorum bazı hikayeler karşısında. İşte bu gücü bildikleri için ortaya çıkmasına izin vermemek adına ellerinden geleni yapıyorlar. Ben daha çok inadına inadına sokağa çıkmak süslenmek açılıp saçılmak her ortamda yer almak her işe kendimi adamak istiyorum. Böyle yaparak kadını sindirmiyor daha çok coşturuyorlar aslında. Tabi bizim gibi kadınları diyeceğim istemesem de, bir de zaten sinmeye çok meraklı bir kesim de var ona da hayret ediyorum yani, aklım almıyor...Kadın dediğinin ruhu özgür olur kardeşim ne böyle pısırık pısırık! Sadece annelik, eşlik değil kadınlık...
Bu şiiri yazana da ayrıca söylendim elbette. Yorgunluk bahanesi işte kafanın altındakileri birilerine işlemenin! Höyyytttt diyorum içimden ben de ona hönkürüyorum şu an!