3 Ekim 2013 Perşembe

Dağınık darmadağınık

Kredi kartı ekstrem gelmiş. ŞOK!
Bir yanlışlık var dedim, İlker of boşver dedi. Tek tek her kalem harcamayı didikledim. Arca’nın ayakkabıları, benim fahiş fiyatlı çantamın bile taksiti var. Hemen hiçbir kampanya fırsatını kaçırmadığımdan tutarın üçte biri kitap. Bu ay vicdan yapmışım Arca’ya da üç tane kitap almışım Allah için.

Gerçi beğenmedi düdük. Yani Rex’in (Uzayın Kralı) hastası oldu ama akşam babaanneye bilinmeyen bir sebepten gıcık olunca ve hayata küçük çapta küsünce neşesi yerine gelsin diye çıkardığım “Annemin Çantası” isimli kitabı sevmedi. Aslında her şey çok iyi gidiyordu. Hatta kitaptaki çantanın içinden Sara Şahinkanat’ın pek sevdiğimiz kitabı “Üç kedi bir dilek” çıktığında Arca benden önce atladı “aa piti pati pus!!” Yazarı, “Yavru ahtapot olmak çok zor” öyküsü ile tanımış sevmiş, “Kim korkar kırmızı başlıklı kızdan” ile ilişkimizi güçlendirmiştik. “Üç kedi bir dilek” o kadar sevilmişti ki “Annemin çantası”nın alışveriş sepetine girmemesi mümkün değildi. İlgiyle dinledi, kitap bitti ve ben alacağım cevaptan son derece emin bir şekilde sordum: “beğendin mi Arca?”
 “HAYIR” “Neay?!”
“Beğenmedim, hep çocuk anlatıyor, çocuklar hikaye anlatmaz, çocuklar o kadar konuşmaz!” (diyene bak! her akşam kafamızı miken o değil sanki!)
Aa sahi niye şaşırıyorum ki, eleştirilerinde son derece istikrarlı bir çocuk. “Mucit dedenin müthiş icatları”nın kuzene yollanmasındaki yegane sebep bu değil miydi? Kitap beğenilmediyse hiç üstüne düşmem, bir vakit büyücü kertenkele yüzünden Süper Kurtiyi kitaplığın arkasına saklıyordu, takmıştı, asla okunmayacaktı. Aradan birkaç ay geçti, şimdi günde iki posta okutuyor.
Kitap deyince, Peri Gazozundan sonra ben bir kendime gelemedim bacım. Allah seni inandırsın oturmuşum kitaplığın önüne ruhuma nasıl şifa verir diye düşünmekteyim. Klasiklerden gidelim, içimiz kararmasın dediğim “Saatleri ayarlama enstitüsü” iki gün gitti geldi, ı-ıh yok dedim, bu bugünün kitabı değil. Akşam muhteremle muhtemel bir kutlama için aldığım şarabı açtım, ona nasip olmadı, açmışken içeyim bari dedim. Nimet lan, yazık mı olsun! Kitaplığın önünde “okunacaklar” rafına bakıp duruyorum. Abovv klasiğin babası var! Geçenlerde Tufan vermişti. Anna Karenina. Yazı karakteri boyutu 7 bilemedin 8’den tam tamına 836 sayfa!. Alkollüydüm karar anını pek hatırlamıyorum, kocam da yanımda yoktu, olsa beni vazgeçirmeye çalışırdı biliyorum, kıyamazdı gözceğizlerime ve ne zaman bitiririm bilmiyorum ama başladım. Pişman değilim. Baktım bitiremiyorum, hiç kasmam, ikinci defadır yarı yolda terk ettiğim “Saatleri ayarlama enstitüsü”nün bir intikamı der, sineye çekerim.
Sineye çekmeden önce bir hatıra fotoğrafı çektim ama, şöyle şarabımla ve okuma köşemdeki yeni okuma lambamın ışığıyla filan… 
Bu köşe için para harcamamaya niyetliydim ama bir okuma lambası şarttı bacım. Lokasyon kör bir nokta. Gündüz güneş ışığını ziyadesiyle alıyor ama gece gözlerim şaşı oluyordu. Ikea tabii ki… Ama yine en ikea olmayanından seçmeye çalıştım. Bende bir algıda seçicilik mi var ne var arkadaş kafamı çevirdiğim yerde Ikea’dan bir şey var. Tasarım harikası, kabulüm ama artık steril beyaz mobilya, pastel tonlarda koltuklar English Home tarzı kırlentler, puantiyeli ya da çiçekli fincanlar filan hayırrrr ! Yakında kırmızı ile beyazı yan yana görmeye dayanamayacağımdan korkuyorum. Overdose Ikea+English Home almak bünyeye iyi gelmiyor.
Bunu fark etmem için yemek sonrası gelen dergileri karıştırmam gerekiyormuş. İlker Sinema dergisi aboneliğini yaptırırken yanında bir dergi daha hediye ettiklerini, birini seçmemi söylemişti. Cosmopolitan’ı seçeceğimi sanmış olacak (yavrum kocamı havada karada mutlu etmenin tek yolu karnını doyurmak bolca da çene çalıp kafasını şişirmek ben o işin kitabını yazıyorum, yemişim Cosmo’yu) HomeArt’ı seçmeme çok şaşırdı. Aslında muhteremi suçlayamam, zira o arka fondaki perdeleri çekmeye çalışırken yırttım, son beş senedir ev dekorasyonu ile ilgili yaptığım tek şey işte bu koltuğu camın kenarına çekmek o kadar. Anlamam ama iki ayda bir filan (evet bazı sayıların poşeti bile çıkmadan evin bir köşesinde duruyor) Home Art’a bakarım. Daha doğrusu evlerini tanıttıkları o insanların yaşam öykülerini okumayı seviyorum.
Neyse gevezeliğim tuttu. Evler umumiyetle barok tarzı döşenmiş olur ya da Mimar bilmemkime tasarlattıkları ultra modern mutfakları vardır. Hiç kokmaz sanırsın, hiç yemek pişirilmez gibi gelir sana. Ya da bohem tarzlarını yansıtacak incik cincik zilyon materyal koyarlar evin her yerine. En fenası da işte o Ikea ve English home arası bir tarz. Beyaz beyaz beyazzzzz….
Hayır abi ev biraz döküntü olacak, biraz yaşanmışlık, çokça dağınıklık akacak paçalarından derken… bugün işte bu fabrikadan bozma lofta denk geldim. Her bir sayfayı açtığımda hasss…. bu ne yav süpermiş oldum. Mimarla filan çalışmamışlar zaten sadece ustalara yaptırmışlar. Düşündüm de böyle bir tarzı benimsesem Çukurcumaya gitmeme gerek yok, babamın atölyesinin deposu yarım asırlık atılmaya kıyamadıkları öteberiyle dolu.
Neyse ki kararımı verdim bacım, sokağa atacak bir fabrika parası olsa bende, ben de aynen böyle bir “yaşam alanı” isterim (bak ev diyemiyorum, ayıp etmek istemiyorum:P)
Dağıldık mı! Dağılmak güzeldir. Toplayacak olursak kredi kartı ekstrem evvelki ayların üçte biri kadar gelmiş. Toplu taşıma candır! Derhal özüme dönmeli hızlıca bu açığı kapatmalıydım, okuma köşesine okuma lambasını müteakip internet alışverişlerimi hızlandırdım. Sonbahar aylarıma yatırım olarak indirimin son nimetlerine verdim kendimi, park bravodan hırka ile etek, nine westten iki babet. Çok sürmez birkaç güne iki aylık kart ekstremi eski performansına döndürürüm evvel allah!

14 yorum:

Adsız dedi ki...

walla sesli güldüm bazı satırlarda. bu arada çeşme'de bir akşam yanımdan geçtiniz maaile ben "ay acaba o mu" falan derken benim kızın arıza çıkarması, babasının dondurmacıda olması, sizin de mobil olmanız sebebiyle "naber kız yeliz" diyemeden geçiştik.üzüldüm. bir dahaki sefere. dünya çok küçük ayol.

Rüzgar Kumsal Anne dedi ki...

Saatleri ayarlama enstitusunu neden biraktin diye sorsam. Yani ayni seyi ben de yaptim da kendime yandas ariyorum:)) Benim tek sebebim dili agir geldi icine giremedim bir turlu

Kitapsız Kedi dedi ki...

Okurken şaşkınlıktan gözlerim açıldı :D Sanki bizim evi anlatıyorsun. Kırmızı beyazzz :))) Yeni okuma odamda kitaplığım beyaz ve masam kıpkırmızı. İkea, ikea, ikea. Evet, evimizin her şeyi :D Berjere bayıldım bu arada, çok rahat görünüyor.

yeliz dedi ki...

aaa adsız kimsin sen kimlerdensin? tüh yav bir dünya küçük geyiği çevireydik ayak üstü şahane olurdu:)

yeliz dedi ki...

ilkinde geçen seneydi sanıyorum, başka bir kitap vardı aklımda, sonra okurum, on yıllar önce yazılmış kitap az beklesin ne olacak demiştim. Bu defa ay ruhumu sıktı, ilk 50 sayfa. tamam yazım dili güzel filan da hani ağır olmasına rağmen ne bileyim biraz kasarsın aklını verirsin filan akar yani bir şekil. ama allah seni inandırsın hiç merak etmedim. büyüyünce okurum diyorum. aman her kitabı da sevecek değiliz ya:))

yeliz dedi ki...

hahahh güzel işte kırmızı beyaz, puantiye ekose filan şahane ama bu ara çok soldan sağdan geldiler bana:) bir de geçen akşam ikeayı gezdik ya aşırı doz olmuş:) biliyor musun o berjer aslında emzirme koltuğumdu. Arca'nın odasında duruyordu. Gerçekten çok rahattır. Hatta gaza gelip bundan bir tane daha alalım, salonu buna göre değiştirelim filan dedi ilker, hop dedim abartma alt tarafı okuma köşesi:)

Adsız dedi ki...

Ben sıkı bir Home Art takipçisiyim. Tam bu ayın dergisindeki 1000 metrekarelik loft'u okudum, fotograflarına baktım, hooop bilgisayar eşim tarafından bana verildi ve senin blogunu okumam yarım kalmıştı, bir de ne göreyim, sen de o lofttan bahsediyorsun :) Ne harika değil mi tam 1000 metrekare fabrika ev :)) ( Bu arada Peri Gazozu kitabını bugün aldım, ben bu kitap kulübünü geriden takip ediyorum, bugün toplanacaksınız yanılmıyorsam, bir sonraki toplantıya kadar ne okuyacağınızı facebook'tan öğrenebilirim sanırım? ) Pelin/ İzmir

Çiğdem dedi ki...

Yok tanışmıyoruz. Ama sen blog tuttuğun için tabi ben az biraz tanıyorum. Sıradan bir takipçiyim işte kendi halinde.

ruhdagı dedi ki...

En çok nimete yazık içmezsem günah düşüncene tav oldum :)
Seni boşuna sevmiyorum ben ya! lakin nacizane bir kitap tavsiyesinde bulunmak istiyorum. Çok kez bahsetmişimdir Reşat Nuri Güntekin/Anadolu Yolları tamda bu mevsimde, şarapla rakıyla çayla gazozla her şeyle giden şahane ötesi bir kitaptır. (Okumadıysan)
Ben ezberledim artık ama yinede çok severek okurum. Özellikle zihni temizleyip yeni bir kitaba geçmeden evvel okunacak çok naif güzel bir kitaptır.

yeliz dedi ki...

Yaaaa süper pelin koptum iki kere okudum hatta yorumunu süper tesadüf
Şimdi sana mail atacağım. 23.10 çarşamba peri gazozu için toplanıyoruz. Bir de whatsapp grubu kurduk dur ben mail yazayım bayram giriyor ve kaçırmayacaksın hiçbişey:)) bugün süperdi

yeliz dedi ki...

Ruhdağım canımsın dünden kalmış şişede şimdi doldurdum puf ilker uyumuş peh artık kadehimi sana kaldırayım eh nimet şimdi yazıktır:))) kitabı derhal listeme aldım malum harcamaşarımı kapitalizmin kabul sınırlarına getirmeliyim;)

yeliz dedi ki...

Estağfurullah sıradan filan olur mu hiç:) inşallah bir daha nasip olur da karşılaşırız yine:))

evrim dedi ki...

:) ikea bolumune koptum.Bugunlerde tamda evimizin herseyi ikeaaaa modunda takilirken mecburen:)) Is nedeniyle gecici olarak Ingiltereye tasindik gecen ay ve butun esyalarimizi izmirde biraktik..bu garip memlekette en uygun fiyat ve tadarimda sadece ikeada var:)) sonuc arakta igneden iplige herbiseyi ikea aldik..sanirim donuste uzuuun bir sure ikea gormek istemiyorum:)) Evrim

evrim dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.