1 Ekim 2013 Salı

Büyüyünce böyle bir anne olmak istiyorum

Ekrana baktım baktım ve gayri ihtiyari "büyüyünce böyle bir anne olmak istiyorum" dedim. Öylesine çıkıverdi ağzımdan hiç düşünmeden. Gerçi düşünmüşüm demek ki, demek ki bilinç altımda bir yerlerde Arca bir yetişkin olduğunda nasıl bir anne olmak istediğime dair ipuçları biriktirmişim ve yirmibeş sene sonraki Yeliz ve Arca ikilisini karşımda sohbet ederken bulduğumda dökülüvermişim.


Cuma akşamıydı. Arca haftanın yorgunluğuyla fazla baş edemedi ve erkenden sızdı. İki günlük 
korkunç İstanbul seyahatinden sonra işe gitmek ölümdü ama gittim, hastayım erken çıkarım dedim, olmadı. Uzun lafın kısası o akşamın tek güzel tarafı cuma olmasıydı. Arca uyumuş, İlker bana bira ve çiğdem almış, izlediğimiz tek dizi yeni sezona başlamış, allahtan daha ne isterim. Yalan dünyayı yarıla yarıla izledik tabii, özlemişiz. Bu yaz televizyondan epey soğumuştuk, ısınma turları bir-kiiii... Dizi bitti, uyku gelmedi, İlker oyuna daldı derken kumandayı elime alıvermişim. Almam ben harbi diyorum bak zappingime maruz kalan salon sakinlerini ağlatırım, televizyonu televizyonluğundan utandırırım! O an ne olduysa oldu "Kaybedenler Kulübü" filmine denk geldim, hem de daha başı. 

Aaa süper abicim ben bu filmi izlemek istiyordum! İlker pek oralı olmadı, ben anlatıyorum, Nejat İşler oynuyor, öfff bir de o Ezel'deki pislik herif var ya o işte. İlker kafasını kaldırıp bakıyor sonra tekrar oyuna gömüyor, Cengiz diyor. Geçiyor birkaç dakika daha, ben anlatıyorum, abicim bu herifler radyo programı yapıyordu, süperlerdi, onların filmi bu, çok iyi eleştiriler aldı, çok beğenildi film. (bu arada ben filmleri izlemekten ziyade okurum, eskiden izlerdim tabii şimdilik sinemaya gitmeye vakit olmadığı için Sinema dergisinden okur oldum, çok iyi bir sinema okuyucusuyum puhahah) 

Bu gereksiz bilgilerin hatırına mı, filmin cidden iyi oluşundan mı bilinmez, İlker nihayet filmin içine girdi. Belki de aşka gelip "büyüyünce böyle bir anne olmak istiyorum" diye haykırışım ilgisini çekmiştir. 

Mete'nin annesiyle sohbet ettiği birçok sahne var. Birinde radyo programıyla ilgili konuşuyorlar, arkadaş gibi ama bir mesafe de var aralarında. En çok hoşuma giden annesine hayatla ilgili sorduğu bir soruya kadının paldır küldür cevap vermeden  "sen ne düşünüyorsun" diye sormasıydı. Hani bazen sadece anlatmak isteriz, bir soru sorarız ama aradığımız cevap değildir aslında, aradığımız sadece iyi bir dinleyicidir. Öyle işte... Birbirlerine ödünç verdikleri kitaplardan alıntı yaptıkları sahneyi izlediğimde öyle bir ilişkimiz olmasına özendiğimi fark etmiştim, baktım hemen her sahnede anne figürü benim kendim için hayal ettiğim şablona uyuyor, yüzümde salak bir gülümsemeyle filmin sonu geldi. 

Hafta sonu Arca ile başbaşaydık, İlker yoktu. Pazar günü miskinlikten sıkılıp attık kendimizi dışarı. Alsancak sokaklarında sohbet ede ede geziyoruz, sözüm var limonata ve cheesecake yiyeceğiz. Aklına bir şey gelmiş gibi bir an durdu ve "Rex nasıl robot yapıyor? Hiç malzemesi yok ki? malzemeyi nereden buluyor?" deyiverdi. 

Hafta sonunun bombası "Uzayın kralı" isimli kitap, Rex uzayın kralı olmaya and içmiş bir velet, Arca günde beş defa filan okutuyor kitabı, kimi yakalarsa ona okutuyor. Kendini Rex ile özdeşleştiriyor ve kitapla kafayı o kadar bozmuş ki durup durup kitaptaki mantık hatalarını irdeliyor. Geçenlerde benzer bir eleştiriyi "Mucit dedenin müthiş icatları" kitabı için de yapmıştı, hep o kız konuşup duruyordu çok konuşuyordu, hayır kitabı sevmemişti, Denize verebilirdik. 

"hmm güzel soru eve gidince resimlerine iyice bakalım kitabın bakalım nerden bulmuş malzemeyi, ben de şimdi hatırlayamadım." diye yandan çarklı bir cevap verdim ve gülümsedim... fark ettim ki...

Ben zaten öyle bir anneyim :)



Ha merak edenler için evet eve gidince kitabı açtık ve malzemeleri nereden bulmuş olabileceğini araştırdık. Odası pek karmaşıktı Rex'in aynı Arca gibi sağdan soldan sokaktan topladığı bir dolu hazine (ıvır zıvırın ve çöplerin adı bu: hazine) ile malzemeleri hazırlamış olabileceğine kanaat getirdik. 

5 yorum:

Keşke Gerçek Olsa dedi ki...

Ne güzel bir yazı olmuş! Masal gibi ama bir yandan da aynaya bakar gibi okudum.
Oğlum ile ilgili en büyük idealim işte tam o aklındaki gibi bir ilişki tutturmak oldu hep..
Düşünüyorum da sanırım fena gitmiyorum , belli ki siz de :)
Bu arada Uzayın Kralı REX evde okunmayı bekleyenler arasında. Akşama sıradaki olacak sanırım , çok merak ettim.
Sevgiller

lale dedi ki...

Nasıl bir anne olacağımı düşünemeden ,bunu düşünmeye bile fırsat bulamadan anne oldum ben..''.Bazen senin iyiliğin için seni üzmek zorundayım '' kategorisinden anne oldum...Öyle bir kategori yok diyolar ama:))Onun dışında bazen önlerine paspas, bazen yanlarına arkadaş bazen de arkalarına yastık oldum...Çok fena sayılmam diye düşünüyorum ama Yeliz, sen benim tanıdığım en iyi annelerden birisin...Bazı yazılarının linkini Cancan'ın annesine gönderiyorum hatta...O da çalışan ve de iki canavar annesi olunca arada ahyaaaak diye bağırıyor:)

Kaybedenler Klubünü sinemada izlemiştim ve çok beğenmiştim. Bir de mekanlar bizim mekanlar olunca tadından yenmemişti... İzlediğimin ertesi günü de radyo programı yapmışlardı nostalji oolsun diye...

E hadi gideyim ben,hayat hikayemi anlatmadan:)

yeliz dedi ki...

Çok tatlı bir kitap bayıldık

yeliz dedi ki...

Lale ablacım bence harikasın şu kızlarına bi baksana:) inşallah benim çocuğum da onlar gibi erdemli bireyler olurlar:)

melontheroad dedi ki...

Çok sevdim bu yazıyı :))