19 Ekim 2012 Cuma

“Bir çocuğa bakamadınız”

Arca ilk ateşlendiğinde doktoru, espri olsun diye, bize böyle demişti, ulen zaten gerilmişim el kadar bebeye enfeksiyon bulaştırdık diye, adamın üzerine yürüyecektim. “Etmeyeceksin kardeşim o lafı etmeyeceksin vallahi tıbbın neferi demem kaşını gözünü patlatırım”… diyemedim tabii kös kös boynumu büktüm.


Bakamamıştık evet. Hala da bakamıyoruz.

Ben kendi adıma kabullendim artık çocuğuma bakamadığımı.

Kolay değil yavrum öyle… Evde kedi köpek beslemeye benzemiyor, yemini suyunu koy, büyüsün. Kaldı ki üç küsür sene oldu, “saldım çayıra…” diyecek rahatlığa kavuşamadım henüz.

Allah seni inandırsın ben bizzat kendim her ne kadar zamane annesi profili çizersem çizeyim, bebemin üstünden yeleğini, terledi mi sırtından ter bezini ihmal etmem. Biz büyüklerimizden böyle gördük, o ter o sırtta durmayacak. Durmuyor nitekim. Zıbardığının saatine yatağı sırılsıklam eden teri katiyen sırtta bırakmam.

Bu bağlamda modernizmle gelenekselliği bir potada erittiğimi düşünüyorum, zira üç kuruş pahalı olsun termal olsun diye el kadar atletlere verdiğim paranın haddi hesabı yok!

Eh karışım balıymış, iki porsiyon meyvesiymiş, sebzesiymiş, etiymiş… O dananın aldığı gıda benim bünyeme girse, bırak Jillian’ı tillahı gelse o dötü yerden kaldıramaz.

Bu girizgahtan anlaşıldığı üzere Arca hasta!
Bu yazın çekilen bir fotoğraf ortam yumuşasın diye..
Katiyen bebemi çorapsız gezdirmem, bu da böyle biline!
Öyle güzel bir zaman seçiyor ki allahsız! Yarın muhterem kocam ile evliliğimizin onuncu yılı şerefine cüceyi anneannesine satacak soluğu otel konforunda alacaktık, oh be baş başa… Nahhhh sana naahhh der gibi akşamı öksürük, balgam kusmuğu, ateş, salya sümük… Suratıma suratıma öksürdü, aksırdı düdük. Biz bunu bırakıp baş başa takılmayalım diye hain planlar mı yapıyor anladım gitti!

İzmir kıştan köşe bucak kaçıyor, kışı bırak sonbaharı bile kucaklamış değil, gel gör ki bizim oğlanın bu bilmem kaçıncı soğuk algınlığı. Hava otuz derece evladım, sen nerden alıyorsun o soğuğu diye sorarlar adama!

“Gece üzerini açıyordur, koruyamıyorsundur çocuğu” diye düşüneni tenhada sıkıştırırım, sonra gücenmece yok. Yavrum gece odası hala 29 derece. Klima açtığım oluyor az nefes alsın diye. “Hah işte çocuğu klimayla üşütüyorsun” diyeni de tepelerim, klimacıyım lan ben kullanma talimatlarını ben hazırlıyorum meretin!

Bu sabah artık Nadire ablaya dedim ki şu kış gelsin gayrı! Gelsin de çocuğun üzerini örtme procesi Vol.1-2-3 devreye girsin. Çok acayip planlarım var. Bu kışa bomba gibi hazırlanıyorum! Ancak an itibariyle ile Arca’nın hortlayan hastalığına feci gıcık olmuş durumdayım, kendimi yazmaya bile motive edemiyorum. (iyi ki de motivasyonsuzum ha, bir de motive olsam roman döşeyeceğim)

BAKAMADIK LAN BAKAMADIK BİR ÇOCUĞA VAR MI ÖTESİ!

9 yorum:

alisnur dedi ki...

Geçmiş olsun Arca'ya. Bizimki de kışı karşıladı. Hasta ama yanımda değil ya, en çok o dokunuyor bana da. Sobayı kurdum, gece üstünü açmasına ve çoraplarını çıkartma huyuna hala bir çözüm bulamadım.

Gulcin dedi ki...

Yapma Yeliz cok da guzel bakiyorsunuz tabi ki de. Hastalik mevsimi basladi eylul ekim kasim kistan zor kesinlikle katiliyorum sana. Ne giysen terle, ne giysen usu. Arcaya gecmis olsun hemen atlatir o bunu sen uzulme sakin. Sizi de kutluyorum simdiden. Nice guzel yillara :)

Selen dedi ki...

Yeliz'cim öncellikle geçmiş olsun tatlı Arca'ya dilerim hemencecik iyileşsin. Sana gelince bende senin kopyanım, kim ne dedi takarım, kurarım olmadı bi de kafamda kavga ederim :)) Hele ki mesela minnağımsa hislerim, beynim birbirine giriyor. Ama senin harika 4 4 lük bir anne olduğundan da şüphem yok. Sevgiler. Bi de tebrikler.

Adsız dedi ki...

Öncelikle geçmiş olsun der, şu açıklamayı yapmayı borç bilirim: Efendim çocuklar halk arasında soguk algınlıgı denilen ancak soğukla alakası olmayan, virüslerin sebep oldugu bu hastalığı geçirirken burunları tıkanır ve agızdan nefes almaya baslarlar. Agızdan nefes alan çocugun vücudu daha fazla çaba sarfettiğinden terler. Çocuk terledikçe üstünü açar. Yine eger çocugunuz alerjik bünyeli ise veya geniz eti varsa (yok demeyin, farketmemiş olabilirsiniz şimdiye kadar, bir daha bakın, baktırın) geceleri agızdan nefes alır. Agzı açık uyuyan çocuk sık sık üst solunum yolları enfeksiyonuna yakalanır. Ve üstü açık, ayagı çıplak yelek nedir bilmeyen çocuklar hasta olmazlar virüslerle karsılaşmadıkları sürece :) Bu arada, nice yıllara! :)

Evrim dedi ki...

Geçmiş olsun Yeliz'cim. Tepelemenden korkuyorum ama diyeceğim :) Bence sen bakamıyor değil fazla bakıyorsun. Kesin söyleyeceklerimi biliyorsun ama olsun. İnsan ne sıcaktan ne de soguktan hasta oluyor. Sıcaklık değişimlerine bünyenin adaptasyon sürecinde bağışılık sistemi çok zayıf oluyor ve bu sürecte mikroplara açık oluyor. Değişimlere daha kısa sürede adapte olabilen bünyeler daha seyrek hasta oluyor. Buraya kadar bilimseldi bundan sonrasi tamamen totamdan kişisel yorumum :)) Ben yelek, çorap vb destek kuvvetler ile bünyesine adaptasyon için hiç bir zaman antreman şansı verilmeyen bebelerin bu süreci daha uzun yaşadağını düşünüyorum. Bilmiyor ki, öğrenemiyor ki minik bünyecik. Hep onun adına bir şeyler yapılıyor. Eee sonuçta %100 koruma diye de bir şey mümkün değil. İlk ıskada mikrop ya da virüs her neyse hooop bünyede. Son kısım için; Kaynak 1 - Yollarda yalın ayak gezen çingene bebeleri Kaynak-2 Totom

ayak izleri-sevgi dedi ki...

geçmiş olsun canım benim.. ne kadar kollarsan o kadar hasta oluyo bu veletler ya..

Unknown dedi ki...

çok geçmiş olsun önce. ikinciyi yapma planların var mı bilmiyorum ama hani o yazdığın üstünde ter bırakmam, çorapsız gezdirmem var ya hepsi yalan oluyor. bana direkt kendimi hatırlattın, şimdi 6 aylık ikinci bebeyle, oğlan çorapsız da geziyor. okuldan geliyor, üstü başı sırılsıklam 3 saat sonra falan değiştirmek aklıma geliyor, iş işten geçmiş oluyor. diyeceğim o ki rahat ol kendini kasma olur mu

minny dedi ki...

Geçmiş olsun Arca'ya. Kendine haksızlık etme, ben de 2tane var, hala hastalandıklarında ilk duyduğum laf. "bakamıyorsun bu çocuklara":)
Aslıhan (asliveogullari)

Adsız dedi ki...

çoooook geçmiş olsun,