24 Temmuz 2012 Salı

Kuzen kıskançlığında kesin çözüm: Deniz'i bekçiye verelim!

Çocuk askere gidecek bizimki hala alışamadı varlığına. Deniz bebek diyorum. Hani Arca'nın tenhada yakalasa çok pis sıkıştıracağı bebek.
Literatürde "kuzen kıskançlığı" diye bir şey olmayabilir ama Arca bu kavramı bilim dünyasına sokmaya kararlı!
Geçen hafta babaannesiyle şahane iki gün geçirdikten sonra İlknur, ben ve Deniz bebek perşembeden aralarına katıldık. Bu Arca’nın hiç hoşuna gitmedi.

Öncelikle babaanneyi paylaşmak zorunda kaldı. Sonra hafif olan uykusu açılmasın diye Deniz’in, gürültü yapmamak zorunda kaldı. Deniz’e dikkat etmek, orasını burasını sıkıştırmamak, bağırmamak zorunda kaldı. Bunlar toplu yaşamın gerekleriydi, Deniz’in özgürlüğünün başladığı yerde Arca’nınki bitecekti. Gel gör ki, Arca bu işi hiç sevmedi.


“Arca! Deniz senin yüzünden uyandı”, “Arca! Ne olur biraz sessiz ol da Deniz uyusun annesi dinlensin” demekten biz yorulduk Arca yorulmadı! Neler denedik… Bir bekçi peyda ettik, yüksek sesle konuşan, bağıran çocuklara ceza kesiyordu, para topluyordu. Parası olmayanların oyuncaklarını alıyordu, reçelli ekmeklerini yiyordu, göbeği kocamandı. Aidat toplayan tombul yöneticiyi "bekçi" diye yutturunca, inanır gibi oldu lakin Deniz’in ilk zırladığı anda “bekçiyi tanıyorum ben, Deniz bağırdı, Deniz’i verelim bekçiye” dedi. Bir taşla iki kuş, Deniz gidecek, tüm sorunları hallolacaktı. Olmadı.

Annesi karşısına aldı cüceyi, açık ve net konuştu: “Deniz bir bebek, hepimizin ilgisine ihtiyacı var. Onun bize bu kadar ihtiyaç duyması çok sinir bozucu biliyorum. Ama buna bir çözüm bulmak zorundasın, çünkü biz ona ilgi göstermek mecburiyetindeyiz ve sen ne kadar bizi sinirlendirirsen sinirlendir değişmeyecek, o yüzden boşuna uğraşma, gel sen bu işe alışmaya çalış.”

Bu sözlerin üzerine göstermelik sevgi gösterileriyle büyüklerinin gözünü boyamaya çalıştı. Güya Deniz’i çok (?) seviyordu.

Oysa Deniz’i çıktığı yere tıkmak için nelerini vermezdi. Baktı bu mümkün değil, tüm ev halkını gerecek davranışlardan bir tiyatro hazırladı ve kapalı gişe oynadı. İşi o kadar abarttı ki, evde tahammül sınırları çoktan aşıldı. Sonunda önüne seçenek kondu; “ya yazlık kurallarına (Denizi uyandırmamak, mıncırmamak, yüksek sesle konuşmamak, büyüklerinin sözünü dinlemek) uyacaktı ya da yazlıktan İzmir’e sürülecekti.” Kurallara uyacağını bildirmesinin akabinde uyumakta olduğu bilgisini aldığı Deniz’i haykırışlarla uyandırıp üstüne de “Deniz de arabalarımla oynasın istedim, uyandırdım” şeklinde beyanat verince soluğu İzmir’de aldı.

An itibariyle aklı bisikletinde, kendi İzmir’de sürgünde. Toplu yaşama kurallarına uyacağı konusunda bizi ikna ettiği an yazlığa gidebilir. Şimdilik kurallarına uymayı başaramadığı yazlıktan mahrum kalmayı kendi seçti diyor, vicdanımızı rahatlatıyoruz.

İşin aslı artık Arca’ya bir dönem sıkça kullandığım ancak bir halta yaramayan “Deniz senin kardeşin de olabilirdi” söylemlerine girmiyorum zira o da bana “eh ben de Deniz’in abisi olabilirdim, o da bana alışsın” diye lafı koyabilir. Yapmadığı şey değil.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

çeşmede kuzen kıskançlığıyla geçen gergin bir geceden bildiriyorum. üzülerek söylüyorum, geçmiyor bu durum yeliz. deniz ve arca kadarken de böyleydiler. 6 ve 8 yaşındalar hala aynı kıskançlık.ben deniz bebeğin annesi durumundayım bu arada. yani ezilen tarafta.kızımın en sevdiği oyuncak ayısını saklayarak onu ağlama krizine sokmasının nedeni arayıp bularak onun zekasını arttırsın diyeymiş. ve denizde balık geldi diye korkutup ağlatmasının nedeni de korkusunun üstüne giderek korkmamasını sağlamakmış.senin yaşın küçük anlamazsın diye ağlatmasının nedeninini henüz paylaşmadı bizimle:) itiraf ediyorum bebemi böyle ezen ve üzen kuzenine kızmadan edemiyorum:)
pınar

SadeAnne dedi ki...

Kardeş biraz daha farklı gibi geliyor bana. Yine aynı kıskançlıklar, gürültüler olacaktır ama sürekli yanında olduğu için biraz olsun alışacaktır. Kuzenler ise birbirini ne kadar sıklıkla görüyor ki? Biz de geçen yaz aynı şeyleri yaşamıştık. Kuzeni bizimkinden 2 yaş büyük. Geçen sene bizim kız minik olduğundan ikisi oyun kuramıyordu daha. Eda’nın elinde ne varsa gelip alıyordu, o benim diyerek. Eda’nın eşyalarını dahil.. Tatilin sonuna doğru biraz daha iyi anlaşmaya başladılar. Bu seneden daha çok umutluyum. Büyüdükçe aralarındaki yaş farkı da kapandığı için bu durum düzelecektir. İnşallah :)

Adsız dedi ki...

arca duymasın ama deniz o kadar tatlıki kime verseniz alır :) dudaklarının hastasıyım. mercan..

pınariko dedi ki...

haahaaa gülüyorum kusura bakmayın aklıma bizim oğlanlar geldi iki kuzen amca çocuğu sizinkilerde tıpkı bizimkiler bunları yaşayan tek biz değilmişiz.. beni 17 yıl öncesine döndürdünüz... üstelik bizim kaçma seçeneğimiz yoktu çünkü yanyana dairelerde oturuyorduk:)) abisi oğlumdan sadece 22ay büyük hatta ben hamileyken karnıma sarılıp tatan çıkıcak burdan tatan diyordu. (tercüme edeyim tarkan)oğlumun adını bile kuzenin istediği gibi koyduk ki tarkanı sevsin rahat versin amaaa nerde ehhh tabii abide küçük ve tahtına ortak geldi ne yapsın çocukta haklı..sonra tarkan büyüdü abiye karşılık vermeye başladı. birgün bunlar dövüşüyor ben araya girdim ayırıcam aaa ikisi birden üstüme atladı ''kızma kardeşime bağırma abime'' ne günlerdi ama gerçekten çok zordu.. bizimkiler şimdi koca herif oldu. abi böbürleniyor ''oğlum ben senin isim babanım adını ben koydum'' bir de kızınca abi diyorduki bunu hastaneden aldık geri verelim noolur zaten kaka yapıyor uyumuyor yengemi üzüyoooo hiç gerek yok bu bebeğe:)) allah yardımcınız olsun diyorum gerçekten zor

Adsız dedi ki...

Süpermiş yazı ama durum zor kabul edelim. Bizimde halamızın oğlu var araları 2 yaş!... Sürekli 5 yetişkin gözetimindeler :)) Daha ne diyim :)