21 Mayıs 2012 Pazartesi

Arca'yı çekirdek aileden çıkarma procesi Vol.2, sanal paylaşımın dibi ... vesaire

Yazlık her geçen gün keyifli bir yer oluyor...

Orada geçirdiğimiz vakit her hafta sonu biraz daha uzuyor.

Arca'yı çekirdek aileden çıkarma procesi tam gaz devam. Babanne hafta sonu şirketin organizasyonunda olduğumuz sırada Arca'yı yazlığa getirmeyi teklif etti.
Allah biliyor ya babanneyi düşünüyorum, bizim yer cücesi yazlık köşelerinde kadını helak edecek diye aklım çıkıyor.

Yine de akşam terastaki divanın üzerinde "özel görüşme" yaptık. Arca ilk hamlemizi olumlu karşıladı. Evet, cumartesi sabah babaanne ile uyanacak, Agora'daki sabah gezmesini müteakip yazlığa gelecekti. Akşamı sinema gecesine çevirme fikrine de sıcak baktı.

Ne yalan söyleyeyim, ikna etmek için ciddi performans sarf edeceğimi düşünüyordum. İlk etap kolay geçti.

Bu hafta hemen her akşam hafta sonunu planlayacağız gibi görünüyor. Böylece küçük kurbağamın suyunu biraz daha ısıtırken kendini daha da güvende hissetmesini sağlayacağız.

Çok mu çok hesapçıyız? Bilemedim:)


Bu arada sanal paylaşımın dibine vuruyorum, şahsi sayfası pek kullanmayan ve facebook'tan katiyen anlamayan birine göre ilginç bir kararla "günün çorbası"na sayfa hazırladım. "beğen"e tıklayınca ne oluyor bilmiyorum. Galiba bütün eklentiler ve bildirimler takipçiye gönderiliyor. "Burası yetmedi, face'te de bık bık bık beynimizi ye!" temennisi olanlar, pek tabii "beğen"ebilir.

"Beğen"meyenin canı sağolsun:)

2 yorum:

Adsız dedi ki...

bloggerlar, facebook, twitter, sesli tanıma sistemleri bunları hepsi ulusal güvenlik birimlerinin insanları fişlemesine yönelik çalışmalara yarıyor. örneğin sesli tanımaya birkez sesinizi kaydetirdiğinizde dünyanın neresinde telefonda konuşsanız ömrünüz boyunda takip edilebilirsiniz ya da bazı sigorta şirketleri facebook sayfasında çok seyahat ettiğini belirlediği müşterilerinin primlerini arttırmaya çalışıyormuş vb.. neyse son dönemde ülkemde yaşanan ve sonrasında yaşanacakları hayal ettiğim paranoyaklaşmamak mümkün değil yeliz.. mercan

yeliz dedi ki...

Mercanım arkadaşım, paranoyak değilsin. O paranoyayı ben pasaport için parmak izlerim alındığında yaşamıştım. Daha da ne kadar kötüsü olur bilemem:)