31 Aralık 2011 Cumartesi

Bir yılbaşı yazısı : KÖPEKLER GİBİ PİŞMANIM!


Evet abicim güya sabahın köründe kalktık kimseler dadanmadan işleri hallederiz diye yola çıktık. Bu kadın, yani ben son üç günümü uykusuz ve mutsuzi depresif ve manyak geçirdiğim için Nadire ablaya hediye almayı unuttum. Üstelik izin günümün yarısını İlker'le AVM dolaşarak geçirmiş olmama rağmen!



Arca'ya hazırladığı yılbaşı atıştırma sepetini ve Mcqueenli şemsiyeyi görünce yerin dibine geçtim. Öğlen de gidiyor, hani Forum'dan alsam bir şeyler... mümkün değil yetişmeyecek.

Böylece hayata döner gibi gibiyim. En azından cenaze evi gibi bir suratla dolaşmıyorum artık. Beni sevenlere en azından bu kadar insanlığı borçluyum.

Neyse sabah erkenden düştük yola. Boyner'e girmeden önce Arca ile Agora kuralları konusunda anlaştık. Herkes açılış saatini beklemiş belki de önden gelmiş. Nasıl bir kalabalık! Tarif edecek kelime bulamıyorum. Sadece Arca'nın eline sıkı sıkı yapıştım ve "Sakın elimi bırakma, bıraktığın an eve dönerim" dedim.


Elimde bir hediye çeki var, üzerine de koyar güzel bir şey alırım düşüncesindeyim. Ama hiç bir şey alamıyorsun. Kozmetik hayır, Boyner ürünleri hayır, kelebekli ürünler hayır... Hayır oğlu hayır. Başka bir hediye çeki haline dönüştür? Tabii ki hayır. Güç bela bir şey bulduk, üzerine ekleyeceğiz. Yok  efendim Akbank kredi kartı ile üstü tamamlanacakmış. Hay ben senin vereceğin çeki de hediyeyi de.... Neyse ne alacağımız belli en azından yarın İlker kartı ile gidip alacak.

Arca Cansu'nun hediyesini kendi seçti. Kot mini etek. Hatta mini minnacık bir etek. Terbeysiz lan bizim oğlan, aklı fikri kızın bacaklarını görmekte:)

İstikamet Kipa... Birkaç şişe şarap için birkaç leş bırakacaktım markette, evladıma şükretsinler, birkaç küfür ile kapattık mevzuyu.

Güzelyalı bitmiş, mezeciden iki çeşit meze için insanlar birbirini yiyor. İnönü caddesi kilit. Ama uğurlu saatimi artık tamirden almalıydım. Ve Arca lokum ötesiydi, arızayı mertebesini hiç yükseltmedi.

Bu küçük İzmir turunun ardından eve geldik. Saat daha on iki bile değildi. Gören de yılbaşı için geri sayıma başlandı ve herkes balkabağına dönüşmeden bir yerlere varmak istiyor sanacak.

An itibari ile... Arca uyumakta. Benim makarnam pişmekte.
Arca ziyadesiyle sabrının sınırlarını zorladı ve om gündür hediyeleri açmadı.
Uyandığında İlker gelmiş olacak ve birlikte bütün paketler açılacak.
Heyecandan atan kalbinin sesi buradan bile duyuluyor.

Hayatımda ilk defa bir yıla bu kadar umutsuz giriyorum, sahi bu akşam on ikiden sonra ne değişecek ki?

Yine de 2012... sağlık, mutluluk, cesaret ve yeniliklerle gel...

4 yorum:

gulden dedi ki...

Al benden de o kadar...ufacik bir heyecan bile yok icimde..ama insallah hastaliklar olmaz...en azindan bu kiyagi gecsin bize bu yeni yil

Adsız dedi ki...

sevgili yeliz işinizle ilgili bir sıkıntınız mı var? seni 1 yıla yakındır okuyorum yazıların arcanı hastane yazılarında bile bu kadar depresif değildi.. birbirlerini hiç tanımayan ve bu kadar uzakta olan insanların ruh hallerini paylaşması ne tuhaf yeni çağ sen nelere kadirsin. bende nerdeyse ilk defa bir yıla bu kadar umutlu giriyorum :) 12 rakamını hep sevmişimdir de.. mercan..

pınarpare dedi ki...

Yelizcim,
seni böylesi umutsuzluğa iten nedir bilemedim ama keyfini sevdiğimi ve özlediğimi söyleyebilirim o yüzden bırak bu umutsuz hali arkadaşım.güzel düşünen hayatından lezzet alır,negatif kelimeleri çıkar hayatından ki bunu başarmak için çok da şanslısın bak Arca ya unut bütün olumsuzlukları.sevgiyle öpüyorum seni...

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.