14 Şubat 2011 Pazartesi

"Acıktım!"

Bir gün bunu başıma geleceğini biliyordum.

Hayatının hiçbir döneminde yemek sorunu olmadı Arca'nın.

En azılı azılara geldi sıra, tüm o diş çıkarmalar süresince bir öğünü atladıysa öbürünü mutlaka tıka basa yedi. Hadi şimdi anne olarak “ben çocuğum yerse yesin yemezse yemesin, zorlamadım, oyunla televizyonla yedirmedim” havalarına girmeyelim. Adamın tabiatı böyle. Sonradan değişir mi bilmem ama canı çektiği sürece kerevizden karpuza kadar geniş bir sebze-meyve yelpazesine sahiptir. Süte asla “hayım” demez.

Yaklaşık iki yıllık hayatında hiç çekmediği iştahsızlığı geçen hafta gördük. Herkesin eli ayağına dolaştı. O dombik göbek hafiften içine kaçtı. İlker, kaburgaları sayılıyor diye dert etti. Ümit abla muhallebiler, akşamüzerine doğru makarnalar yaptı. Bana dert edecek bir şey kalmadığından olsa gerek üstünde durmadım. Hem arka azıların nazı hem de adam düpedüz hasta işte, ötesi var mı?

Tam ben de havlu atmaya hazırlanmıştım ki, Arca cumartesi itibari ile özüne döndü.

Öğleye doğru uyudu, daninolarını bile yemeden. O uyurken köfteli çorba yaptım, katiyen karşı koyamaz. Uyandı. Çorbayı tarif ettim:
“ Of içinde minik minik köfteler var, mis gibi sıcacık….”
“Havuç?”
“olmaz mı ! patates bile var! Bak ne dicem şimdi kalkalım, sonra sen bana acıkınca söyle, çorbayı tabağa koyalım. Köfteleri ayrı koyalım sen kendin ye, suyundan ben vereyim. “

Arca yataktan doğruldu: “Anne ACIKTIM” dedi.
İki tabak götürdü.

Pazar günü dolaptaki her şeyi silip süpürdükten sonra, akşam kıymalı makarna istedi küçük beyin canı. İyi de kıyma ancak çözünüyor. Bu arada oyalansın diye erik, armut hatta kinder’in süt diliminden bile yer. On beş dakika geçmiştir Arca yine “ACIKTIM! Makavna” der.

Makarnayı birlikte pişiririz ki biraz kokusunda doysun, yok daha çok acıkır. İki insan tabağı yer, anne babanın çubuk makarnasına da musallat olur.

Kendiyle birlikte kaşı gözü saçı da yediğinden yemekten sonra banyoya girer. Makarnanın üzerinden bir saat geçmiştir. İlker televizyonda bir yemek programına bakmaktadır. Bir kadın yörelerimizi geziyor, bir yerde de bir köfteciyi tanıtıyor. İlkerle okul yıllarını yad ediyoruz, onların evinin oraya el arabasıyla köfteci gelirdi, öf ne biçim kokardı. O kadar yerdik kilo almazdık, diye muhabbet ediyoruz. Hatta İlker o kadar çok makarna yemiş ki bak bu köfteyi bile canım çekmedi diyor. Arca “Anne köfte!” diyor.

Şaka yapıyor diyor, oralı olmuyoruz.

Arca azimli “ACIKTIM!” “Annecim yeni yemek yedin, emin misin?” “emin!” “ama köfte yok! Başka bir şey?” “köfteli çorba”

Tereddütle mutfağa gidip çorbayı ısıtıyoruz ve ikinci tabağın bitmesine az kala “doydum” diyor. İlker inanmıyor.

Bir gün başımıza geleceğini biliyorduk ama bu kadar çabuk beklemiyorduk. Evet biz Arca’yı doyuramıyoruz.



Fotoğraf, cumartesi gününden… Güzelyalı parkında deli deli oynadıktan sonra artık tamamen açtığımız yatağı için lastikli çafçaf alıp kuşların yanına gitmiştik. Arca bulgurdan kuş yemini kuşlara yedirdi. Ancak kuşların kaka sorunsalını göz ardı etmişiz, nasibimizi aldık. Zaten oraya gittin mi kuş mıçmazsa piyango bileti alacaksın, boş çıkman imkansız!

Bir Göztepe klasiği olarak fırından gevrek yiyerek eve döndük. Tabii bu şahane gün bana hastalığımın nüksetmesi ve hafta sonunun geri kalanının yatak döşek olarak geri döndü. Olsun onun çocuk kahkahalarını duydum ya, varsın iki gün daha yatayım.

9 yorum:

Oz dedi ki...

Süper, aman nazar değmesin. Annesi arcacımın iştahından biraz da Nil'e versek:)

cenebaz dedi ki...

Yelizcim, sana geçmiş olsun. Arca'ya da 41 kere maşallah, nazar değmesin. Yemeyen çocuk çok zor, aman huyu değişmesin.Öpüyorum kuzuyu:))

Özlem dedi ki...

Aynı durumu biz de dün yaşadık. Yedirdik yedirdik doymuyor kuzu. Bizi yerken görsün deliriyor. Mama sandalyesine oturttuk, babası portakal soyacak yanında. soyana kadar çığlık çığlığa... Sanki kırk gündür birşey yemiyor. Bu olayın üzerine bu yazı iyi geldi. yalnız değilmişiz :)

yeliz dedi ki...

hemen göndereyim özlemcim, nil de bol bol yesin, özlemn yüzünü güldürsün amin:)

yeliz dedi ki...

teşekkürler çenebaz

yeliz dedi ki...

sevgili özlem, maşallah çok tatlı bir kızınız var:) umarım hep böyle iştahlı gider, iştahsız çocuk zormuş gerçekten

Oz dedi ki...

Amin! :)

mine dedi ki...

maşallah Arca'ya afiyet olsun. Geçenlerde Nurturia'da yazmıştım okumayı en sevdiklerim arasındasın diye. Bir sebebi de izmir sanırım. okudukça seni daha bi özlüyorum memleketimi.

yeliz dedi ki...

teşekkürler mine, izmirlisin demek ne güzel, geliyorsanız arada görüşürüz umarım, sevgiler