18 Ocak 2011 Salı

Eşeğimi buldum!!! yeayyyy!!

Arca’nın Mike Tyson günüydü, en son kareler o günden kalma…

Akşama doğru markete gittik, dönüşte hava kararmıştı ve gözlüğümü çıkarıp sırt çantasının suluk gözüne tıktığımı hatırlıyorum. Sonrası malum, elektriklerin kesilmesi ile başlayan uğursuzluk Arca’nın düşmesi ve gözü morartması ile devam etti, bitti sandıydık. Bitmemiş, gözlüğüm de kayıp!

Bu kadar dağınık bir insan olmama rağmen gözlük kaybetme huyum yoktur. Hala lisedeki güneş gözlüğüm durur, Arca takıyor. Üniversite yıllarında aldığım gözlüğüm ise yazlıkta, denize giderken takarım. Ama bu 3 numara çok özeldi benim için. Çok para vermiştim, o bi kenara , çok aradım taradım. İlker’le internetleri araştırdık. Çok gözlükçüye girdik çıktık.

Neden kastık bu kadar? Çünkü;
1. Suratımın göz kısmı küçük, her gözlük olmuyor
2. Hem büyük hem de arı maya gibi göstermeyecek gözlük bulmak zordu o yıllar (2007)
3. O kadar para vermeyi bünyemin sindirmesi için zamana ihtiyaç vardı

Yaklaşık 3 ay süren bir fizibilite çalışmasının ardından inanılmaz bir pazarlıkla kavuştum bu gözlüklere. Çok emek var üzerinde, sapı kırıldığında, henüz garanti kapsamındayken 30 gün yolunu gözlemiştim, yani işin manevi kısmı çok ağır basıyor.

İzmir güneşli memleket, yaz kış güneş gözlüğü ihtiyaç, özellikle benim gibi hassas gözleriniz varsa ve araba kullanırken gözlüksüz yapamayanlardansanız.

Evi dip köşe aradım, Ümit ablaya sordum, ilknura sordum o akşam belki onlarda bıraktım diye, yok! Arabanın altını üstüne getirdim, dellenip dellenip ara ara evi alt üst ettim. YOK!! O kadar eminim ki gözlüğümü kaybetmediğimden! İlker kalk gözlük alalım der, ben yok o çıkacak bir yerden asla gözlük almam derim. Gözlerim güneşten yaşarır yine de gidip almam. Arabada liseden kalma gözlüklerimi kullanırım, yine de almam.

Sonra düşündüm, dedim ki uyduruk bir gözlük alayım, nasıl olsa bir yerden çıkacak. İki gözlüğüm olur, hem o kadar para da vermemiş olurum. İlker kör mü olacaksın diye karşı çıktı. En az 3 haftalık debelenmenin ardından en son Pazar günü pes ettim. Hala “hiç yapmam ama herhalde markette filan unuttum” diyorum.

Sabahtan Agora’ya gittik. Arca nasıl huysuz. Kelimeler kifayetsiz kalıyor. Belli ki yorgun uykusu var.

Puset HAYIM! Yürümek HAYIM! Kucak İVİT!

Ama anne kucağı olacak da yavrum oldun 14 kilo ben nasıl dolaşayım seninle? İlker hiç tasvip etmediğim rüşvet yöntemi ile Arca’yı kucağına almayı başardı. Gözlükçüye girdim, fazla yayılmaya niyetim yok, zira Arca her an kriz çıkarabilir. Satıcı “sırt çantanızı çıkarın rahat edersiniz” diye öneride bulundu, hiç adetim olmadığı üzere çemkirdim “rahatım böyle” diye azarladım adamı.

Uzun süren tak çıkar seremonisinin ardından hiçbir gözlük gözüme olmadı. Üstelik İlkerin fikrine şiddetle ihtiyaç duyuyorum, ama o Arca’yı oyalıyor. Zaten almak da istemiyorum ya her şey bahane. Arca’nın uykusu geldi, yok zaten burada hiç çeşit yok, yok yok fiyat çok yüksek (1000 TL telaffuz edildi, tansiyonum düştü)… Çıktım, vazgeçtim.

Bir taraftan da ömrü hayatımda ilk defa gözlük kaybettiğimi kabul ediyorum ama hala içimde bir şeyler o güzlüğün bir yerlerden çıkacağını söylüyor. Tama sus diyorum o sese, unuttun işte, uzatma, sakin sakin araştırıp uygun bir gözlük bulacağız!

Bu sabah…

Arca uyanmış, opotüsü ile oynuyor, işe gitmek için hazırlanıyorum. Bir anda ilahi bir gücün eli değdi sanki her şeyi hatırlamaya başladım.

Evet bir çantanın yan gözüne tıkmıştım gözlüğü ama sırt çantasına değil, önce oraya tıkmıştım ama sonra Arca’nın suluğunu koyarız buraya deyip çıkarmıştım. O an elime geçirdiğim fotoğraf makinasının yan gözü gözüme güvenli gözükmüştü ve oraya koymuştum.

Hemen çantaya uzandım, yan gözü açtım, işte ORDA!!!

Sabah 8 itibari ile çığlık kıyamet!! İlker koştu, taşkın sevinç gösterilerime sükunetle gülümsedi, belki milyonuncu defa “Allahım ben bu kadını nerden buldum!” diye kendi kendine sordu.

Arca önce anlamadı sonra baktı ortamda neşe var, hemen dahil oldu. Neşeli Günler filminin dağlardaki sahnesindeyiz şimdi…

Do.. bir külah dondurmaaaa
Re… masmavi bir dereeee
Hayat bir müzikal, lay lay lay….

Neye sevineceğimi bilemedim? Bulduğuma mı, dünya para vermek zorunda olmadığıma mı, tekrar gözlük aramak için kazandığım zamana mı,” ben demiştim işte kaybetmem ben gözlük” cümlesini kurabileceğime mi???

Nasreddin Hoca’nın kulakları çınlasın.

6 yorum:

ruhdagı dedi ki...

Hadi geçmiş olsun. Benim çok sevdiğim, kıymetli, dünyanın en güzel, en şahane yüzüğünü kaybedip ofisteki çöp kovamda bulmam gibi olmuş :)

Ama o flaş çakması süper di mi? Bir anda evet diyorsun buldum. Sırf bu sebepten bir şeyler kaybedip bulması çok zevkli :D

Tabi o flaş çakana kadar ömründen ömür gidiyor orası ayrı :P

Ben dedi ki...

Kendim bulmuş kadar sevindim :)))

Oz dedi ki...

Aynı olayı yaşadım gecen hafta:) Gümüş künye, üzerinde Özlem yazıyor, doğum günü hediyesi, manevi değeri pahabiçilemez:) AVM yi talan ettim, evde elimde tel, aradım aradım, nerede çıktı? arkadaşımın atkısına takılmış :) hala elime geçmedi ayrı...

Öperiz...

Oz dedi ki...

Unutmadan bu arada bizde de TJ birkaç gün sonra ben buldummm diye zafer çığlıkları atarken, sukunetle gülümsedi, delidir ne yapsa yeridir demiştir kesin:)

ÇokBilmiş dedi ki...

Bende de o "Kesin buralarda bir yerde" hissi oldu mu, çoğunlukla doğru çıkıyor. Bilinçaltı kaybetmediğinin farkında oluyor herhalde...

cenebaz dedi ki...

Gözünaydın:))