9 Aralık 2010 Perşembe

Kitaplar... hayaller... Arca ve daha neler!

Aylık mutfak masrafı diye bir terim vardır değil mi?

Benim için de aylık kitap masrafı diye bir kavram ve bütçeme göre ayırdığım bir ödeneğim var. Şimdiye kadar Arca ile beğenisinin örtüştüğünü bildiğim dostların tavsiye kitaplarını göz gezdiririm, sonra kitapçıya giderim. Genellikle Agora’daki Remzi kitapevi olur. Orada geniş koltuklarda oturabilirsiniz ve Arca için masa sandalye var, ilgilenen ablalar var. Sabah saatleri çok tenha oluyor. Kitapları orada tek tek incelerim. Sonra bunları internetten 3 siteden sepet yapar toplamı hangisinde daha ucuz kontrol ederim. Kendim için alacağım kitapları eklerim. Aylık belirlediğim bütçeyi geçmeyecek şekilde sipariş ederim. Ayıp olmasın diye bir kitap ya da dergiyi mutlaka Remzi’den alırım. Ama kitap için internet her zaman çok daha ucuz oluyor.



“Arca kitapları çok seviyor” cümlesi onun kitaplarla ilişkisini anlatmaya pek yetmiyor. Gözlerinin içi parlıyor, onları öpüyor, kitap okuyalım deyince sevinçten yerinde duramıyor …. Tasvir etmeye kalksam ayrı bir post olur.

En nihayetinde amaç Arca’ya kitap sevgisi aşılamaktı. Anne baba ister istemez çocuğunu doğru bildiği şeylere yönlendirmekle görevlendirir kendisini, değil mi?

Arca kitapları okudukça sevdi, sevdikçe yeni kitaplar aldık, aldıkça kitapları ve kitaplara olan sevgisi çoğaldı.

Arca’nın kitaplığında 40’a yakın kitap var. Çoğu öykü kitabı. Çok samimi söylüyorum, bu kitapların %70’ine ilgi çok yüksek, kalan %30’luk kısmına ise vaktiyle çok ilgi gösterdi, bazen aklına gelip tekrar dönüş yapıyor. Gün içinde kitaplarla vakit geçirme süresi tüm gün evdeysek 2 saati aşıyor.

4-5 kitap üst üstüne ve pür dikkat okutulabiliyor. Bir kitap üst üste 4 defa tekrarlatılabiliyor. Bunlar konsantrasyonunu ve kitapları sevdiğini gösteren ibareler, sorun yok, hatta kıçını kırıp oturuyor diye duacı bile olabiliriz:)

Lakin bu iş biraz çığırından çıkmaya başladı. Yanlış anlama olmasın, çok alıyoruz vs değil konu, hep derim gerekirse az gezer az giyerim illa ki kitap alırım. Benim diyeceğim başka bir şey.

Arca fazla hayal dünyasına dalıyor. Dalıyor ve o dünyada yaşıyor.

Böyle havada kalmasın, örneklerle açıklayayım:

Arca bir gün koltuğun arkasına sıkıştı.
“ho ho ho sıkiştim, kurtarın” dedi. Ama gülüyor. Neyse çıkardım, bir daha aynısını yaptı. Jeton köşeliymiş, geç düştü. (Değnek Adam – Noel babanın bacaya sıkıştığı kısım) “ho ho ho” kısmından anladım, çünkü ben öyle okuyorum o kısmı. Bu bir oyun oldu:
A: ho ho ho !
Y: aa kim sıkıştı?
A: Noel
Y: kurtarayım mı?
A: evet

Diğer örnek:
Arca koltukta kafa üstü kendini sarkıtıyor, “annecim bak kafa üstü bam diye düşersin, yapma öyle” dedim. “Bebek ayi” deyip kitabı getirdi.

Atakan’ı ve Bay Bay bezimdeki Ali’yi arkadaşı sanıyor. Tamam abartmayayım, mesela arkadaşları buluşacak isek; Tuna, Alpi, Berk, Ege, Ela’yı sayıyor, sonuna Atakan filan eklemiyor ama mesela ittaiye arabasını Ali’ye (yani kitaptaki Ali resmine) gösteriyor.

Son örnek:
Pocoyo ve kulesinde Elly hapşırır, kule yıkılır, Pato üzülür, Pocoyo Pato’yu "üzülme Pato" diye teselli eder, biz ilgisini çeksin diye kafasını da okşuyorduk bu kısımda. Kule yaparken artık her seferinde yıkıyor ve eliyle kafasını okşuyor, bize illa ki okşatıyor ve "üzülme Pato" dememizi istiyor.

Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Olayları kitapların içinden yaşamak gibi bir durum kısacası.

İşte tam bu noktada pimpirik ana devreye girer ve sorular kafasında dan dun sesleriyle yankılanır:

"Sanki dünyadan kopmuş ve kitapları gerçek mi sanıyor? "

"Oyun mu yapıyor, canlandırma mı yoksa birebir o kitapların içinde mi yaşıyor?"

"İlgi gösterdikçe durmaksızın aldığımız kitaplar yaşına göre fazla mı?"

"Yaşına göre gereğinden fazla bir hayal pompalaması yapıyoruz?"

"Aşkla bağlandığımız kitaplar bir şekilde tehlikeye dönüşebilir mi?"

Beynimin bu sorularla daha fazla kemirilmesine dayanamadım, fikirlerine çok değer verdiğim bir profesyonel arkadaşıma danışma ihtiyacı hissettim.

Bir yandan aptalca diyorum, güzel işte, kitap iyidir, bir taraftan gerçek dünyadan kopar diye korkuyorum.

Korkularım yersizmiş, bu aylarda normalmiş.

Taklit, hafıza, -mış gibi yapma oyunlarıymış. Cümle kurma öncesi böyle şeyler görülürmüş.

Allah biliyor ya kendimi böyle normal bir süreci psikopata bağlayan manyak ana gibi hissettim. Ama şimdi iyi ki sormuşum diyorum çünkü güzel bilgiler edindim.

Sizin de benim gibi endişeleriniz varsa, bir kaç noktaya dikkatimizi çekmeliymişiz:
- kitaplardaki karakterler korku malzemesi olmamalıymış. İğne olmak, canının acıması ...vs.
- doğa üstü durumları (uçmak, balkondan atlamak vs..) gerçekten ayıramayabilirlermiş bu yaşta. Mesela babanesi Peter Pan kitabı getirmişti, şimdilik bizim odada duruyor, yaşı büyüyünce okuyacağız, çünkü uçmanın aslında normal bir şey olduğunu sanabilir.

En önemlisi akranları ile çokça vakit geçirmeli.

Benim de bu görüşlere Arca için eklentilerim oldu. Mesela dış dünyaya daha fazla açılmalı. Bakıcısı ile hava şartları ne kadar kötü olursa olsun her gün mutlaka dışarı çıkmalılar, bence. Kitaplarda gördükleri mümkün mertebe gerçek hayatta da gösterilmeli.

.....

Arttırılabilir.

Şimdi burada anlatınca tablo korkunç görünmüyor, belki bütün çocuklar benzer şeyler yaşıyordur. Bizim elimizde bir tane olunca onun üzerinden kafa yoruyoruz: )

Sadece bu yaşadıklarımız "iyi olduğunu düşündüğümüz pek çok şeyi çocuklarımıza sunuyoruz, zarar verir mi pek aklımıza gelmiyor" türünden düşüncelere sebep oldu, paylaşmak istedim.

10 yorum:

N.T dedi ki...

okurken okurken "aha Ada da yapıyor bunları yoksa yoksa yoksa..." durumuna geldim ki; ben zaten normal dururken bile manyak annelerdenim azıcık fişeklendim mi danışmadık yer bırakmam malum; ama yazının sonunda içime su serptin...

Benim için de güzel bilgiler oldu. Teşekkür ederim Yeliz.

Unknown dedi ki...

biz oglum küçükkken okumayı sevsin diye kitap okuma saatleri yapardık.herbirimiz önümüze kitaplarımızı alır okurduk.efede bize resimli hikayelerini resimlerine bakarak anlatırdı.ama şunu anladım gerçek hayatlar bagdaştırmak gerekiyor kiatpata yazılan çogu şeyi yoksa hayal dünyasında yaşıyorlar.yani neyin gerçek neyin hayal oldugunu anlamayacak kadar küçükler.bu durumda devreye biz büyükler giriyoruz.

a.c dedi ki...

bizim elimizde bir tane olunca... kısmı çok iyi olmuş:)) bazen demek ki o yüzden fazla kurcalıyoruz:)

Adsız dedi ki...

2 saati geckin kitap okumak miiii
vay vay vayyy çantaya bak (kivanc tatlitug stayla :P)
masallah arcaya, doruk kurtlusu ennn fazla 15 dakka oturur kiskandim :)

ÇokBilmiş dedi ki...

Ben de deli gibi kitap okuyup, o kitapların içinde kurduğu dünyada yaşayan bir apartman çocuğuydum. Kitap konusunda hala da öyleyim. Mesela kimi insanlar o gün giyindikleri kıyafete göre ruh haline bürünürler ya? Hah, ben de o sırada okuduğum kitabın kendimi özdeşleştirdiğim kahramınının ruh haline bürünürüm :)
Biraz çatlağım gerçi ama akademik zekam yerindedir çok şükür :)

yeliz dedi ki...

aynı hislerle çok fena korktum ben de nehir, neyse ki korkulacak birşey yokmuş.

yeliz dedi ki...

evet sevgili eylem, gerçek hayattan çok da koparmamak lazım, haklısınız

yeliz dedi ki...

evet anne cafe aynen!!

yeliz dedi ki...

kirazım arcaya kitap dedin mi akan sular duruyor. umarım ömrünün sonuna kadar miniklerin elinden kitap hiç düşmez

yeliz dedi ki...

hehe sen güzel bir örnekmişsin çok bilmiş:) arca da senin gibi bir akademisyen olsa hiç itiraz etmem:)