20 Aralık 2010 Pazartesi

Çocukluğumda hiç çam ağacı süslemedim ben!

Neden bilmiyorum, yani ağacımız yoktu hiç olmadı. Hani yılbaşı kutlamayan bir aile miydiniz deseniz, yooo hem öyle bir acayip kutlardık ki öff! Sofralar kurulur, tombalalar çıkar, video olduğu yıllarda eğlence illa ki kaydedilir, ertesi günlerde de seyredilir, hatta dansözlü kısımlar geri sarılarak defalarca izlenir, Zeki Müren heyecanla beklenir, Zeki Müren de bizi görecek sanılır: ) Harika geçirirdik yılbaşlarını. Kokinamız eksik olmazdı. Bir de ablamla mutlaka gramafon kağından yaptığımız kedi merdivenleriyle, para biriktirip köşedeki kırtasiyeden aldığımız balonlarla, süslerle evi süslerdik. Demek ki o yıllar yılbaşı ağacı süsleme olayı pek moda değilmiş diyeceğim bu durumda. Ha bir de minik not, şimdi annemlerde devasa bir ağaç her yıl süslenir.

İlk yılbaşı ağacımı İlker aldı bana. Okuldayken anlatmışım özencimi demek ki, yılbaşı hediyesi olarak almıştı. Yıllarca o maki (20 cm kadar olunca ağaç demek pek saçma geldi) evimizi süsledi. Hatta hiç unutmam, İlker askerdeyken annemler bana gelmişlerdi, yılbaşı arifesi hadi dedim çıkaralım ağacımızı süsleyelim, itina ile paketlediğim diplerden çıkarıp, özenle kutuyu açıp içinden bu çalı çıkınca annemler kocaman ağaç kuracağımı ummuş olacak epey dalga geçmişlerdi, hala özenle kutusundan çıkarışımı taklit edip gülerler. Gülsünler napalım benim ilk yılbaşı ağacımdı o!

O küçük makinin üzerine ağaç koklayamadık bak seneler geçti. Geçen yıl özenip büyük alacak olduk hadi dedik Arca’nın anlayacağı zamana bırakalım.

Cuma günü izin aldım, arabanın alım satım işleri devlet daireleri, arta kalan zamanda İlkeri ayarttım, çam ağacı alacağız. Bornova’da işimiz vardı, gitmişken İkea’ya girdik. Şahane süsler var, ağaçtan önce süslere daldık. Hatta ağaç devrilmesin diye bir düzenek yapmışlar, ondan bile aldık.

Ağaçları bir türlü beğenemedik. Kipa’ya geçtik, yok, en iyisi Koçtaş’a da bakalım dedik, elimizde süslerle döndük.

Pazar sabah erkenden önce Koçtaş’a gittik, yok güzel değil. Sonra AVM’deki oyuncakçıya baktık, yok buradaki de vasat. Tekrar Kipa’ya gittik, artık kesin ağacı alacağız. İstediğimiz ağaç kalmamış. Bastık Bornova’ya gittik, orada da yok. Yine İkea’ya girdik, yok yine içimize sinmedi, dünya para ama yapraklar seyrek seyrek! Alsancak’a inecektik, dönüşte Gaziemir Kipa’ya girdik. Orada da kalmamış! İlker “var mısın Karşıyaka?” dedi orada kopmuşum!! Çok ama çok kıl bir çift olduğumuza İzmir’in yarısını turladıktan sonra karar verdik.

Eve elimiz boş döndük.

Arca çok keyifliydi ama … arabada Barış Manço’nun nane limon kabuğu şarkısını defalarca çaldırıp "hapşuuu" diye eşlik etti, her durakta dışarı çıkıp yağmurda yürüdü, birikintilere şap şap yaptı, hatta Kipa’da tırtıla bile bindi.

Hadi biz sabrederiz de işin kötüsü Arca süslere hasta oldu, oynamak istedi. Ne kadar gıcık bir çift olduğumuzu, kıçı kırık bir çam ağacını bile beğenemediğimizi anlayacak durumda değildi.

Bari nefsi körelsin diye, akşamın ilerleyen saatlerinde emektar çam makisini törenlerle kutusundan çıkardık.

Arca büyülendi. Noel Babalara hediye paketlerine bayıldı.

Bir de şu düdükler (ne deniyor onlara bilmiyorum) kalmış geçen yıldan, yaklaşık bir saat birbirimize üfürttük, çok neşeliydi çook! Yılbaşı öncesi eğlence provası oldu.


Süsler hazır, yeri belirlendi, sabit tutacak kaidemiz mevcut, bir de süslemek için deliren bir sabırsız Arca var elimizde! Tek eksiğimiz bir çam ağacı şimdilerde!

10 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

Annem çocukluğumuzda kokinaların üstüne pamuktan karlar yapardı... hiç üsenmezdi ya... Sonra annem harala gürele yemek yapar atam sofraya oturunca kapı çalar babamın siparişi Hindi gelir güya sürpriz. Be adam Anneme söylede yemek yapmasın bari...
Biz<im yılbaşı ağacını kurmadık henüz, ben de Cancala kuracağım cuma günü...
Yılbaşı öncesi provası süper olmuş yalnız:)

Fatma dedi ki...

Makinize bayıldım:) Bizim ağaç ta pek seyrek sepildek ama olsun ben de bolca yanan sönen ışıkları doladım durdum, yalnız bizim süsler bir bir yere iniyor, malum Deniz koparmazsa olmaz. Bakalım Arca neler yapacak?

Deli Anne dedi ki...

ahahaha keyifle okudum, kendi kendime kıs kıs gülerek.. gide gele o yadigar makiye kaldınız demek ki:)

Handan dedi ki...

Alsancakta, Reyhan pastanesinden önünden denize doğru yüyürken sağda çiçekçi dükkânı vardı. Yıllar önce ordan almıştım çam ağacımı ben. Bol dallı gerçek gibi gözüken bir ağaçtı. Oralardaki çiçekçilerde belki vardır hâlâ. (Cadde ismi falan hak getire, tarifime bayıldım valla :)

Janset dedi ki...

Ah ah, dokundu bana bu yazi...cocukken ben de agac susleyemzdim hic, ustelik benim cocuklugum Noel'in ve Noel agaclarinin en baba yeri olan Almanya'da gecti.Nasil imrenirdim evlerinde suslu suslu devasa agaclari olan arkadaslarima. Sanirim o yuzden simdi acisini cikarircasina dibine kadar yasamak istiyorum hep 'Weihnachten' zamanini. Oysa Alman arkadaslarimin en gicik oldugu donemdir bu...
Bu arada bizim ordaki bi cicekci (adini unuttum) sanirim siparisle guzel agaclar getirtiyor. Istersen ogrenip tel. filan yazarim...

yeliz dedi ki...

hay allah çok güldüm babanıza annenize de yazıkmış ya:)

yeliz dedi ki...

sevgili fadiş,

Arcanın dalacağından endişeliyiz aslında :) ama ondan çok bana bu ağaç:)

yeliz dedi ki...

yok be deli annem alacağız illa ki, artık iflah olmam ben:)

yeliz dedi ki...

sağolsasın Handan İlkere söyleyeyim bir baksın

yeliz dedi ki...

Janset seninki de kötüymüş hatta daha kötü:) bizim buralarda pek süsleyen olmazdı, o zamanlar çok acı çekmedim sonradan koydu:) şimdi daha bir mode sanki çzellikle Türk geleneği olduğunu öğrendiğimden beri daha bi istiyorum:=)