21 Ekim 2010 Perşembe

Ne zamandır haftasonu yazısı yazmamışım


Bu haftasonu için planlar yaparken ne zamandır haftasonu yazısı yazmadığım aklıma geldi.

Bir süredir günün çorbası ailesinin onur konuğu “terrible 2” hallerini saymazsak, aslında acayip neşeli günler geçiriyoruz.

Cumartesi sabah erkenden kalkıp ananeye gittik. Oh mis gibi kahvaltı. Arca her odayı kurcaladı. Ananesinin gümüş tamtan(şamdan)larıyla oynadı. Bizimkilerle iki çift laf ettik. İlker yapı fuarına gidecekti, bizi de götür, Alsancakta turlayalım sonra döneriz beraber dedim, kahveye yetişti. Bu arada Duru ve ablam geldi. Arca Duru’yla kudurdu, çıldırdı, kendinden geçti. Sonra Alsancak’a indik. Fuarın içinden Lozan kapısına yürürken fuar ile ilgili türlü planlarla yaparken yakaladım kendimi. Bir kere fuar İzmir’in en güzel yeri bence. Atatürk’ün armağanı. Çocukluğumun bileğime bağlanan uçan balonuyla – itiraf ediyorum balon beni uçuracak diye korkar, annemin eline yapışırdım - bütünleşmiş bütün anılarının fonunda fuar var. İçinde binbir çeşit bitki, yürüyüş yolları… O artık senede bir rağbet görmeyen enternasyonal fuarı sırasında kullanılan bilmem ne pavyonları artık sadece köhne binalar olarak kalmış. Hâlbuki düzgün caféler açılsa, trafiğe biraz daha kapansa, mis gibi havasıyla çoluk çocuklu ailelerin uğrak yeri olur. Ama katlı otoparkındaki sidik kokusunu hatırlayınca bu hayallerden uyanıveriyor ve bildik “biz adama olmayız” moduna geçiyoruz.

Hava şahaneydi. Arca uyudu uyuyacak, Kordon’a çıktık. Alsancak limanında vapurlara baktık, en kısa zamanda vapura bineceğimize söz vererek el salladık ve ayrıldık. Bütün Alsancak’ı saran inek heykeli sergisine Arca bayıldı. Cumhuriyet Meydanına gelmeden sızmıştı. Ben de Mothercare’e baktım, bu ayki ucuzlukta almaya değecek bir şey yoktu. Sonra twiggy’den panduflara baktım ama Arca uyuduğundan ve denenmeden alınamayacak kadar pahalı olduğundan erteledim. 30 TL yav, sen ne yaptın! M&S’e girdik. Asansöre çıkmak için 5 basamak çıkman gerekiyor ve rampa yok, buyurun buradan yakın! Avrupalı şirketler dünya paraya sattıkları mallarının yanı sıra biraz da “insana saygı” düsturlarını getirseler bizim memlekete ne şahane olur! Puseti kucaklayıp çıkardıktan hemen sonra teessüflerimi bildirdim tabii ki. Arca’ya termal atlet ve içlik aldım. Pijama üstü niyetine. (ve tavsiye ediyorum, Tchibo’nun termal taytı + termal atlet ve içlik ile hiç terlemeden ve üşümeden bir gece geçirdi) Ablam Duru’yu bu şekilde giydirirdi, akıllıca valla. Arca hala uyurken İlker katıldı bize. Yapacak bir şey kalmamış, dönelim dedik. Ananeyi aradım evde Arca’ya göre nefis mamalar var, damladık ananeye. Akşam üzerine kadar evi yine talan ettik. Eve geldik, banyo yapmam lazım, ee Arca artık ancak gece uyur, yalnız da bırakılmaz. Açtım duşun kapısını, bizim odanın kapısını kilitledim, gözümün önüne oturttum Arca’yı, daha önce göstermediğim bir oyuncağı çıkardım. O oynarken ben yıkandım. Komik haller: ) Sonra birlikte ayakkabılığı düzenledik, çamaşır yıkadık, annenin saçlarına bigudi sardık…

Pazar sabah tantanasından sonra Arca arabasının telefonunu buldu. Başladı “bip bip”lemeye. 2 hafta önce Cansu şimşek Mcqueeni çok sevince (hiç oyuncak oynamaz, bu sebepten hepimiz şaşırdık) Arca uyurken birkaç gün denemesi için ona verdik. Artık oynanmayan oyuncaklara para vermekten bıktıkları için önce oynayacak mı görelim sonra alalım dediler, haklılar. Arca 1-2 defa sormuştu, unutturmuştuk Bu defa yemedi. Yıktı ortalığı. Tamirde diyoruz, gelecek diyoruz yok! Neyse utanarak aradım Nazlıyı meğer pek sevmiş Cansu, üzerindeymiş. Çıkarken getirdiler. Bu arada uzay mekiği lazımlığı hani Arca’nın hiç icraati olmayan lazımlığı Cansuya verdik. Sanırım kızlara daha uyun bir alet! Parka gideceğiz, Arca bip bip’ten inmek istemiyor. 1 saat kadar ikna turları… Sonra ikna oldu. Parka yürüdük, parkta coştuk. Arca acayip tembel bi tip. Hala kaydırağın tepesine çıkmak için kucak istiyor, biraz da ödlek galiba. Ne kadar her gün parka götürsen de (Ümit abla götürüyor tabii ki) bünyede olmayınca zor : ) Dönüş meyva saatine rastlayınca manava uğradık. Muzu bitirdikten sonra mannamin(mandalin) diye tutturdu. Dönesiye kadar 2 mandalin yedi. Dönünce acıkmışız, dedim ki ilkere oynayın beraber hemen lazanya yapayım. Ama Arca anneyi bırakmaz!! Neyse marul salatası yapmakla oyalandı bir süre, sonra lazanyaları dizerken kutudan çıkarıp bana verme işi yaptı, bir süre sonra lazanyaları kırmanın daha eğlenceli olduğuna karar verdi. Lazanya fırına girdiğinde yerler marul ve lazanya parçaları ile şenlenmişti.

Ufak bir sınırları zorlama denemesi… Mutfağın bu pisliğinin üzerine bulaşık makinesinin düğmesine basma diyorum basıyor, defalarca denedi hatta oyuna dönüştü. Bende de inat!! Bu defa hiç tepki göstermeden İlkere bıraktım Arcayı, odaya gidip yattım. Peşimden geldi tabii. Dedim ki git babanla oyna kızgınım sakinleşeyim. Ama yumuşak söylüyorum korkmasın diye. Bastı yaygarayı nasıl ağlıyor. Koştu geldi, bi çeşit özür dileme. Sarıldık, baktım yalnız kalarak sakinleşmem mümkün değil, açtım bi şişe şarap, kadehlerde aradım huzuru: ) Terrible 2 sürecini alkolik olmadan atlatırsam iyi. Ya antidepresan yutacağım ya alkolik olacağım ya da Arcayla birbirimize bağırıp duracağız. Alkolizmi seçiyorum bu aralar! Lazanya şahaneydi, “uğraşma kıymalı makarna yiyelim” diyen İlker ilk lokmada doğru karar olduğunu anlamıştı. Arca ilk defa lazanya yedi. Önce temkinli yaklaştı. Makka(makarna) filan diyoruz ama benzetemiyor. Neyse tadına baktı ve resmen zevkten gözlerini kıstı. Klasik biya!(bir daha) ve “mm lezzetli olmuş” işaretleri ile arkaya arkaya lokmalar birbirini takip etti. Arca kendinden geçti. Artık yeni bir kelimesi var : “layanya”.

Akşam babane uğradı, son süt mısırları kaçırmamış pazarda kapmış gelmiş. Arca 1,5 adet mısırı uyku öncesi yedi. (Bakar mısınız sürekli yedi fiili ile biten cümleler kuruyorum, b.k boğazlı Arca!!) Babaneyle kudurdu. Artık Yüko(Şüko) diyor. Bundan sonra zor mamami dedirtiriz. Banyo yaptı, Şüko’nun uydurmasyon Miki ile Tiki masalını defalarca anlattırdı, masal her defasında değişti. Arada başka masal ister misin dedi “Hayım, Miki!” ben bile uyumuşum onunla: )

Tüm krizlerine rağmen mutlu bir hafta sonuydu…

5 yorum:

k.i.s.d. dedi ki...

Okurken yaşatıyorsun çok seviyorum. Haftasonunu sizinle geçirmiş gibi oldum yani.
Bu arada günlerden perşembe olduğu da gözümüzden kaçmadı :) :)
Kadehlerde huzur yok Yeliz boşver sen onları, sonrasında daha büyük çöküntü veriyor, zamanında başka sebeplerden denemiş biri olarak söylüyorum. Ihlamur çok güzel sakinleştirir, Arca da içerse o da sakinleşir mi ki acaba?
tiki ile miki bize de gelsin.
Havalar güzel mi gidecekmiş aceba, burası da çok sıcak, sıcaklar bitmeden gelsek mi ne yapsak?

yeliz dedi ki...

gelin gelin hava bi açıp bi kapatıyor ama olsun zaten izmirin havasına güven olmaz:)

bazen arcayı çekebilmek için kafayı çekmek gerekiyor ama haklsın herşeyi fazlası zarar, papatya çayı, ıhlamur... gevşetici çaylar, tütsüler bulayım ben:)

kuzunun annesi dedi ki...

müthiş tatlı bir resim olmuş

Nuray dedi ki...

Merhaba tubitak yayınlarını nerede bulabilirim.Kitapçılarda bulamıyorumda.Teşekkürler.

yeliz dedi ki...

d&r da buluyorum ben genelde. sonra yine d&r ın web sitesinde kitaoyurdu, idefix gibi sitelerden de sipariş edebilirsiniz.

sevgiler