16 Eylül 2009 Çarşamba

haberler

İstanbula gittim, hayır yine iş için günübirliğine. Ben hemen her gelişimde dönüşümü 20 uçağına filan alırm ya akşam yemeği olur yada trafik filan hesaba katılır. Ama mutlaka bir önceki uçağa yer bulur değiştirir önceden evde olurum. Bu defa da aynı planı yaptım. Sabahtan kozyatağındaki toplantı hızlı bitince okmeydanına erken geçtim, orası da 4 buçuk gibi bitince 18 uçağını bile yakalarım diye planlıyordum. Önce trafik!!! Sonra beni metroya bırak dediğim halde ısrarla ben seni götürürüm diye direten arkadaş, 17:40 da havaalanındaydım. Bu arada tüm gün süt sağamayınca loğusa terleri ve kafamdan büyük memelerin sıkıntısını saymıyorum. 18 uçağı kapılar kapanmış, kaldım düdük gibi ama 19 dan eminim. Hayırrr!! Uçak ağzına kadar dolu. Yedeğe yazdırdım sonra kendimi emzirme odasına attım. Yarım saatte sağdım biraz rahatladım, bu arada içeride her tipten kadın bebelerin yok altı yok memesi uğraşıyor. Bi tanesi, hayatında hiç pompa görmemiş belli, "aa bunlar rahat oluyo mu, emzirmesek de bundan mı kullansak" diye sordu. Yok anam sen beben yanında dua et de emzir bak biz böyle uğraşıp duruyoruz. Bir başkası "aaa bunları havaalanından mı ödünç veriyorlar?!" muhaaa tabii yan tarafta da mandıra var yoğurdunu yapıveriyorlar:)) neyse emzirme odası manzaraları komikti yani... hemen yedeğe koştum, maalesef… havaalanına hapisim. Tek sevindirici tarafı binmek istediğim 19 uçağı yarım saat rötar yaptı DERKEN benimki de yaptı ve 22 de evde olabildim. İlker uyutmamaya kasmış, eve bi girdim, ses yok, bizim yataktalar, uykusuzluktan ağlayınca İlker bari pijilerini giydireyim demiş, altı giydirmiş, üstte yaygara kopmuş, sakinleşsin diye koynuna yatırmış, uyumuş kalmış miniğim. Üst çıplak babanın kollarında buldum bebişimi, koklaştık, giyindik, emdik uyuduk.

Haftasonu pek neşeliydik. Cumartesi bütün gün koyun koyuna, ohhhh canımıza değsin. Marketi arıyorum sürekli meşgul, meğer doğalgaz kazısı sırasına hatları halletmişler. Arcanın yoğurdu bitmiş, Atladık arabaya ama nasıl yağmur. Markete giresiye kadar bir posta ıslandık, macera işte. Yağmur Arcanın çok hoşuna gitti. Arkadaşlar maç izlemeye gelecekti ama ben öğleden sonra uykusunu bir güzel Arcayla uyuyunca apar topar ev toplandı. Ne güzel yemek yapacaktık, boşver dediler yine pide yedik:) Arca çocuksuz çiftlerin ilgi odağıydı tabii ki. Tüm sevimliliği ile bana arkadaş yapın diyordu da kimse oralı olmadı:) Tam banyo yapıcaz banyoda yerlere kakasını yaptı, yıkandık, üstümüzü giyicez bi de çişimizi yaptık, tüm marifetlerimizi gösterdik. Bu kadar harekete yatağa koyar koymaz uyudu. Maçlar bitince biz de okeye daldık ama ben bir ara uzanayım kanepeye demişim, sonrasını hatırlamıyorum, Arca sabah uyandırdı.
Pazar Cansularla birlikte Güzelbahçeye - kendin pişir kendi ye - çocukluğumuzun nostaljisine akacaktık. Önce Agoraya uğrayalım dedik, kalabalığı görünce plan değişti, hadi hava güzel Bornova forum yapalım olduk. Tabii orası fena bir gittik, hem kavşağına bile dönemiyorsun kalabalıktan hem de yağmur bastırdı. Dündük, Göztepeye, balık yemeğe. Kısaca ufak bir İzmir turu attık döndük. Cansu pek keyifli öyle eskisi gibi ağlama olayı kalmamış, bir de çocuktan filan anlıyor bizimki gibi akran yabancısı değil. Mamasını yerken hep Arca etrafta olsun istiyor.
Pazartesi sabah toplantıya gitmek için beni havaalanından alan arkadaşın 3 yaşında oğlu var. Çok sorunlular. Tuvalet eğitimi almasına rağmen tepki için özellikle yapıyormuş. Sonra her daim annesini reddetme ve babasını isteme gibi bir sorunu varmış. Anne işte kitabı aklıma geldi, 3 yaşına kadar baba anneye yardımcı olmak istiyorsa ev işlerini yapsın, anne mutlaka bebeğin ihitiyaçlarını gidersin, bebekler 3 yaşına kadar bakımını yapan kişilere bağlanma gösterir aksi halde anneyi reddeder gibi bir bölüm vardı. Onu anlattım, geç kalmış sayılmazsınız, anneyle bağ hala kurulabilir dedim, bilinmez ki...
İstanbulun yorgunluğunu 2 gündür atmaya çalışıyorum. Tatili iple çeker oldum. Bu arada babane geldi, anane dede geldi, babane akşam bizde kalacak, teyzeler uğrayacak, Arcanın kabul günleri yine:)
Bu arada herkesler ne güzel yazılar yazmış, pek okuyamadım, bu akşam niyetim herkesi okumak, bi hain kuzu istanbula gitmiş, bi güzel arkadaşlarla takılmış, onu gördüm feci kıskandım!!! ben de istanbula gitmek ama gerçekten gitmek istiyorum:)

10 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

bir gün gerçekten de bekleriz sizi İstanbul'a.:))). Ama Erguvan mevsimi gelin ki O da Arca gibi marifetlerini sunma fırsatı bulsun. Sevgiler size

kuzunun annesi dedi ki...

:)) Demek hainde olduk . 3 ekim İzmirrrrr:)
Bu sefer kararlıyız

Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

pompaya ööle şaşkın baktı haa kadın.. benim de başıma gelmişti, 3 ekimde anlatırım artık :))

saricizmeli dedi ki...

çok faideli bi eser anne işte kitabı:)

Tuğçe dedi ki...

Gerçekten ama gerçekten gelin!

Adsız dedi ki...

pompa olayi benim de basima geldi. Eve temizlige gelen kadin, sut sagdigimi gorunce basima dikilip uzun uzun seyretmeye kalkti, abla rahatsiz oluyorum demek zorunda kalmistim.

Ay gelin valla yaa, cok isterim Arcayi sıkıstırmayi :)

Sevgiler.

ruhdagı dedi ki...

Arca askere gitmeden gelseniz ben çok mutlu olurdum :)

K.T dedi ki...

AAA kozyatağına kadar gelmişsiniz. Bize de beklerdik.
İstanbul da hele Anadolu Yakasındaysan Atatürk Hav. için asla karayolu kullanma.Bizim de misafirler yanlış anlamasına rağmen ben Bostancıdan denizotobüsü sonradan Havaş öneriyorum.
Şu şehirdışı gidişlerde şişen göğüsler, pompa olayı beni de çok zorluyor.Ben bir dönüşte sağamamıştım denizotobüsünden inerken ağrıdan yürüyemiyordum. Taksiye zor bindim.
Birdaki ziyarete bekleriz.Ev ortamında kimse rahatsız etmez sağabilirsin.

Mon Petit Chou dedi ki...

mutlu ve sağlıklı bir bayram diliyorum.

sevgilerle,

melda dedi ki...

pompayla süt sağmanın en kötü yanlarından biri de toplum içinde sağma. biri beni izlediği anda sütüm azalırdı benim. sadece sağarak süt verebildiğim için sağan anneleri çok iyi anlıyorum. sağacak yer aramak, her türlü planı sağma saatine göre ayarlamak fln çook zor. emzirmeyip bunlardan mı kullansak diyen kadına çok güldüm. ordan bakınca kolay görünüyor herhalde.. :)