29 Temmuz 2009 Çarşamba

Şimdilik...


Ateş fitilin etkisiyle geçer gibi oluyor, etki azaldıkça yani 6 saat sonra tekrar çıkıyor. Dün gece 12 de fitilden ve emzirdikten sonra ben yattım, İlker 3 e kadar nöbetteydi, sonra ben her saat başı ateş ölçtüm, hep iyiydi ama 6 civarı - fitile 2 saat kala- yine artış eğilimine geçince, fitilin aslında sadece ateşi düşürmeye yaradığı ve kesinlikle ateşi sonlandırmadığına ikna olduk. Sabah fitilden sonra ateş yine düştü ama doktora götürdük, yanımıza kaka örneğinden de aldık ama yol uzun olunca saat gecikti, bir işe yaramadı. Zaten kan tahlili ile anlaşıldı. Enfeksiyon. Yarın da boğaz kültürü tahlil sonucumuz gelecek. Antibiyotiğe başladık. Neden olur? Herhangi birşeyden, sürekli ağzında bişeyler... illa ki mikrop ve bir yere kadar engel olunabiliyor. Artık kendimi de suçlamıyorum, bu yaşanması gereken bir tecrübe ve biz birşeyler öğrenerek içinden çıkacağız.
Yine de metanetli bir bebek Arca. Dün akşam oynuyoruz, kucağımdayken ateşini hissediyorum ama o kadar neşeli ki karşıdan bakan ateşli olduğuna inanmaz. Ölçtük, 38,6 idi. İlaçların etkisi ile çok uyuyor ve o kadar hareketli bir bebek için böyle sürekli uyumasını görmek iç burkuyor.
Antibiyotiğe 3 gün devam edilecek, doktorla irtibat kesilmeyecek.
Bugün öğleden sonra biraz uyudum, ne de olsa geceye hazır olmak lazım, ne olacağı bilinmez. ŞİMDİLİK geçmesini bekleyeceğiz ve bu kadarla kalması için dua edeceğiz.
Yanımda olduğunu hissetiren bütün dostlara sevgiler...

28 Temmuz 2009 Salı

ATEŞ!!!

Gece en son 4 te ateşi normaldi, yani 37 civarı. Azıcık emdi, tekrar uyudu, nöbeti ilker devraldı yine normalmiş. Sabah 7 buçukta emzireceğim, bir baktık, 39,1!!!
Emzirelim, ılık duş aldıralım dedik, nasıl da iştahlı emdi, biraz içim rahatladı en azından emiyor diye... derken bir kustu, hiç böyle birşey görmemiştim, nasıl telaşlandım. ılık duş sonrası ateş 39,5 oldu.
Doktoru aradım fitil atın 1,5 saat sonra arayın dedi. Her 20 dk da bir ateş ölçtük. kusunca tabii acıktı hemencecik, nasıl ağlıyor. başında ıslak bezler... daha önce de ateşi çıkmıştı ama hiç 39 u geçmemişti. Emdikten sonra rahatladı, cıbıl yatırdık. uyudu. Ateş düştü, işe gitmedim, başından ayrılmadım. ama içim içimi yiyor. uyandığında keyifliydi. Ama 13:30 gibi yine ateş çıktı, 38.
Doktorun verdiği ara şuruptan içirdik. Şimdi yine normal gibi, 4 te yine fitil atacağız.
hülyanın dediği gibi yok diş değil bu!! 2 diş çıkardı böyle ateş olmadı. kesin enfeksiyon. hadi biz pimpirikli olmayalım diyoruz da bebişi çok mu rahat bırakıyoruz soru işaretleri kafamda. duru pek mıncıkladı çocuğu ondan mıdır, niye engel olmadım, az despotluk mu yapaydım!! sonra şişme havuzunda fazla mı yüzdürdük su mu pisti, ama o suda haftalardır banyo da yaptırıyoruz? yazlıktaki klima mı çarptı acep? eee şimdi mi çarptı, kaç zamandır bişey yok!! yok yok yok!!! insan nerde hata yaptım diyor.
bakalım zaman ne gösterecek, nöbetteyiz...
ya bi de bu anne sütü denen sıvı hani bebeğin bağışıklığını arttırırdı? niye bunnlar başımıza geliyor? böyle böyle mi bağışıklık artacak? yada anne sütü almayaydı daha mı beter hasta olacaktı bebişim?
???????????????????

Son bir hafta - 5. ay doktor kontrolü

Buralara uğrayamamıştım epeydir. Sebep?
1. Çok yoğun işlerim, geleceğinden şüphe ettiğim işimde debelenip duruyorum. Yeni birşeyler peşindeyim ama sanki yine elim boş kalacak. Neyse... Yarım gün işlere yetmiyor, hiçbir şey yetişmiyor. Hata biraz da ben de, herşeyi yetiştirebilecekmişim gibi geliyor ama fiziksel olarak mümkün değil. Neyse... sadece işler can sıkıyor.
2. Cuma günübirlik İstanbul seyahati çıktı. Perşembe ofisten bile geç çıktım, cuma tüm gün yoktum, Arcayı çok çok özledim.
3. ADSL bakımdaydı, evden nete bağlanamadım.

Efendim bizim İlkerin işler de hiç iyi değil, inşaatı bitirdi ama kriz fena vurdu, ev filan satamıyoruz, keyifsiz... Üstelik sürekli birşeyler ters gidiyor. Güzide büyüklerimizden denizin üzerinden geç bütün gudubetliğini atarsın tavsiyesi üzerine ailecek arabalı feribotla Bostanlıya geçmeye karar verdik, sevdiğimiz dostları da aldık yanımıza doğru denize. Bostanlı iskelede bir cafe de birşeyler içtik, sonra yine feribotla döndük. Arca hiç arıza çıkarmadı sağolsun, hep etrafa bakındı, uyudu, uyandı... Ama bizim gudubetliğin bizi pek terkedeceği yok bu aralar...

Geçen hafta bir hadise var ki illa ki yazmalı!! Tehlikeli kadınım ben, yada çok yorgunum bilmiyorum zaten hatırlamıyorum da... Arca birgün çok huysuzdu, gece yatakta pışpışlamak işe yaramadı, yani en son bu sahneyi hatırlıyorum bir de tuvalete acilen gitmem gerektiğini. 1 saat kadar sonra gözlerimi açtığımda İlker Arca ben şeklinde bizim yatakta yatıyorduk. Aman Allahım!!! Galiba sabahları yaptığım gibi tuvalete giderken Arcayı babanın yanına koydum, sonra da kendimi, böylece uyumuşuz! Bilmiyorum tehlikeliyim ben çocuğu ezsek haberim olmayacak. Hemen yatağına koydum, Allahtan uyudu sabaha kadar.

Bu arada Arca ikinci dişini çıkardı. Şimdi altta iki ön diş gülünce çok sevimli görünüyor:)

Cuma günü doktor kontrolümüzü benim seyahat yüzünden iptal etmek zorunda kaldık.
Haftasonu hava sıcaklığının 40 dereceye yaklaşacağını duyunca aman dedim kaçalım yazlığa. Hatta muhteşem kocam cuma gecesi geldiğimde eşyaları hemencecik toplayıp beni ve Arcayı yazlığa götürmeyi bile teklif etti. Önce atladım, ama sonra vazgeçtim. Zaten 2 gündür Arcayı göremiyordum, cumartesi akşama kadar birebir vakit geçirelim istedim. İyi de oldu, evi topladım biraz. Pazartesi temizliğe hazır oldu. Biraz ütü, biraz çamaşır, çokça Arca... Allahım nefis bir gündü. Beraber markete gittik, sıcaktan mahvolmuş minik bedenini serin sularda rahatlattık, cıbıl cıbıl anne baba yatağında çoştuk. Akşam yazlığa gittik ki orası daha sıcak!! Hatta bir ara eve dönmeyi bile düşündüm.

Pazar sabah Arcada ufaktan bir ishal belirtisi gördük, takibe aldık, sonraki kakalar normal gibiydi. Çok sıcak olmasına rağmen denize sokmamaya karar verdik. Ama biz İlkerle sabahın köründe derin sulara kulaç attık, acayip keyifliydi. Akşama kadar Durunun gereksiz ve abartılı sevgi gösterilerinden Arcayı bırak, biz bile sıkıldık. Buna bir çözüm olmalı!! Ablamın 7 yaşındaki kızı şimdiye kadar 3 ailenin tek kızı ve sevileniydi. Arca ortaya çıkınca kendini ikinci plana atılmış hissediyor. Arcaya zarar vermiyor belki ama anne babasını da kesinlikle Arcaya yaklaştırmıyor, sürekli Arcayla kendisi ilgilenmeye çalışıyor, sürekli öpüyor, gereksiz bir sevgi gösterisi, belki kendince kıskançlığını kamufle yöntemi geliştirdi, bilemiyorum ama işimiz zor. En son akşam artık eve dönerken Arcayı arabaya koyduk hala kapıyı açıp öpmeye çalışıyordu, tabii ters tepmesin diye annemler de göz yumuyor, iş iyice çığırından çıkıyor. Neyse en iyisi bir teyze-yeğen konuşması yapmak, böyle olmuyor. 7 yaşında bir çocuğun daha olgun olması gerekmez mi? ben mi çok şey bekliyorum?

Gece Arca 1 defa uyandı, su içti uyudu. Sabah yine 7 gibi kalktı, emzirirken ateş farkettim. İlkerle ölçtük 37,5. Sonra Ümit abla geldi, ateşi var dedi, ölçtük ama hadi bi daha ölçelim dedik, 38!! Ben çıktım mecburen, Ümit abla her 20 dk da bir ölçtü, en son 38,3 ü görünce beni aradı, şurup verelim, duş yaptıralım dedim, ateş düşmüş rahat uyumuş. Eve geldiğimde bi daha ölçtük, şurubun etkisi geçer gibi olmuş herhalde yine 38 e yakındı. Doktora gideceğimiz için başka ilaç vermedik.

Doktora gittiğimizde yanıyordu, ölçtük 38,3. Dişten mi acaba dedik ama doktor enfeksiyon olabilir dedi. İshal çok olmasa da var, bu da keyifsiz bi durum. Fitil verdi, kontrol etmemizi söyledi. Eve geldiğimizde ateş 38,9 olmuştu!! Duş aldırdık, fitil kullandık, uyudu ama bir ara tekrar ölçtük yine artmış. Bu durum için ilave bir şurup vermişti, içirdik, şimdi yine düştü gibi. Bu gece artık bize uyku yok, sürekli tetikteyiz.

Şimdi biraz da güzel şeylerden bahsedelim.
Doktor Arcayı görünce yine şok oldu!!!
Kilo: 9360 gr (1 ayda yaklaşık 1 kilo almış - doğum kilosuna göre 6700 gr olması bekleniyormuş)
boy: 67,5 cm (standartmış, bize kilolu olduğundan güdük geliyor)
baş: 45 cm

O ateşe rağmen önce doktora gülücükler ama sonra muayenede yaygara!!
Doktorumuz süt stoklarımızı sordu, normalde 4. aydan itibaren başlatıyormuş ama süt stoklarımızın artttığını duyunca ek gıdaları 1 ay daha erteledi, daha fazla şişirmeyelim dedi. Halbuki hep ek gıdaya çalışmıştık, sorularımız hazırdı. Neyse yeni deneyimler 1 ay sonraya kaldı, süte devam.

2 diş çıkardığını duyunca şok oldu, kendi 15 aylık kızının henüz 2 dişi varmış:)

Demir takviyesi için bişey söyleyemedi çünkü ateş, dolayısı ile enfeksiyon riski var.
Zaten ateş devam ederse çarşamba yine götüreceğiz.
Gece uykularının uzadığını duyunca gündüz emmelerini 4 saate çıkarmamızı tavsiye etmedi. Hatta 2,5 saate bile düşürebilirsiniz dedi. 5. aydan sonra gece uyanmaları sık olabilir diye uyardı.
Banyo için oturak tavsiye eder mi, yok 2 kişi yıkayın dedi.
Bazı günler hemen her bezi kakalı oluyor dediki sümüksü, balgamlı gibi bir kaka olmadığı sürece çok kaka yapmasının ishal anlamına gelmeyeceğini söyledi.
Hafiften ek gıda sohbeti yaptık. Bamya da yemesin kastırmamak lazım çocukları deyince İlkerden yine artı puan aldı. Olur mu ya ben benim gibi sebzeci olsun istiyorum. Tabi benim istememle olmuyor. Bakalım nasıl bir damak tadı olacak:)

İşte böyle... Ateş can sıkıcı, öenmli bir sıkıntı olmamasına duacıyım, biraz da kafamı dağıtayım diye böyle uzun uzun yazdım, şimdi tekrar ölçüp biraz yatacağım...
Şimdi Arcadan bir sabah şekeri pozu...

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Ne güzel bir haftasonuydu halbuki...

Arca cuma akşamı ilk kez hiç uyanmadı, sabah 7 ye kadar... En az 1 defa kalkardı mutlaka. Hatta İlkere sordum sen mi gece uyuttun tekrar diye. Ben de doğumdan beri ilk defa yaklaşık 7 saat deliksiz uyumuşum, inanılmaz bir duygu:) Öğlen uykuya özellikle yatırmadım, Tuna ve Hülyaya giderken arabada uyusun diye. Ben, yön duygusu sıfır kadın, doğma büyüme İzmirli kadın ve hatta 1 gece önce kocasının GPS li telefonundan evi kuşbakışı görmüş kadın, Buca Şirinyerde kayboldum. Gürçeşme taraflarına yönelmişim. Defalarca Hülya ile telefonda konuştuk, sonra en merkezi yer - vergi dairesinin önünden- gelip bizi aldı:( Arca da yenidoğanken memeyi bulamazdı, yanaklarını okşardık meme yönünde, bana çekecek sanırım, halden anladığı için hiç sesini çıkarmadı arabada, hatta ben uyuyor sanıyorum meğer öyle oturuyormuş. Neyse Tunanın yaşgünü partisine yazlıkta olacağımız için katılamayacağımızdan 1 gün önce ziyaretlerine gittik. Tunanın tüm sevimliliği üzerindeydi, Arcayı okşadı sevdi, bizimki pek oralı olmadı, hala anlamıyor akran olayından. Hem ben 1 saatte evi bulamadığım için hem de yazlığa kaçacağımız için fazla oturamadık. Ama sohbet etmeye vakit oldu, Arca dönüşte uyudu, zaten işin macera kısmı bitmişti. Bir daha gitsem bulabilr miyim? Hiç sanmıyorum:))
Yazlık iyiydi yaaa... O yavaş hayatın içinde kaybolmak istedim. Arca bol bol gündüz uykuları aldığı için gece 10 buçuğu etti ama yine 7 ye kadar uyanmadı, allahım yeni düzenimiz mi oluşuyor? (HAYIR, ayrıntılar az sonra...) Sabah uykuyu almanın verdiği bir dinlenmişlik vardı üzerimizde. Erkenden İlkerle denize gittik, 1 saat kaldık, yüzdük. Sonra Arcayı bahçede havuza soktuk. Bu defa dahasoğuk suya ve daha uzun süre. Çok keyifliydi, ayak çırptı, hatta bir ara güldü bile. Deniz suyu biraz daha ısınsın, Arcayı yüzdürmek yakındır. Arca bütün gündüz uykuları mis gibi uyudu, gece uykusu saatinde yola çıktı, kıyamet gibi. Farklı bir yoldan yolu epey uzatarak ama hiç dur kalk yapmadan eve vardık. Rüya öğününü verip yattım ben de. Hmm diyorum ki artık sabah kalkar. Yok 2 den itibaren her saat balı uyandı yine. bir defa emzik verdim uyudu, sonrakinde su verdim uyudu ama 5 te artık tek meme de olsa emzirmeliyim gerçekten aç galiba oldum. Bir güzel emdik, klima çarpmasın diye pufu Arcanın yatağına dayıyorum oradan emiyoruz, sırtım karyolanın korkuluklarına dayanıyor yani. Emdikten sonra gazını çıkarayım diye omzuma alınca güm diye bir ses, Arcanın kafasını çarptım korkuluklara!!!! Korktu ağladı ben de kaptım, İlkeri uyandırdım. Yatırdık yatağa bakıyoruz, evet sağ şakak üstü kızarmış ama şişlik yok gibi. Arca da gülüyor ama yok hastaneye gidelim diyorum. İlker soruyor nasıl bir hızla vurdu diye, ya işte güm diye ses geldi. Tabii çocuk dediğin düşe kalka ama hani emekler, ne biliyim taytay yaparken kafasını çarpar o ayrı, yani o zaman kendi gücüyle çarpıyor, ama benim çarpmam öyle mi ya... belki sert vurdum hatırlamıyorum ki, uyku sersemi!!! sabahın 5 buçuğunda doktoru aradım. Nereye vurdu diye sordu, o zaman hastaneye gitmeye gerek yok dedi, kaldık ama benim gözüm Arcada. Sabah oldu bişey yok keyfimiz yerinde gibi, öğlen geldim, kızarıklık da geçmiş. Bu arada İlker benimle dalga geçmeyi ihmal etmedi tabii. Kafasını arabaya vurmuş, bir doktoru ara sor bakalım diyor, olmazsa acile gidelim diyor, bütün gün gıcık etti beni telefonda.
Öyle de uykusuzum ki eve de iş getirdim, Arca uyurken uyuyamadım, artık bu gece uzun uykular uyumasını diliyorum, gece kalkarsa tabii artık klima kapatılıp koltukta emilecek.

16 Temmuz 2009 Perşembe

Huysuzluğumuzun nedeni anlaşıldı!!!


Salak bir fiyat iskontosu beklemek zorunda kalınca yarım saat geç çıkacağım tuttu bugün. Allahtan sabah 50 cc sağmışlığım vardı. Açtım eve telefon, aman Ümit abla gecikebilirim, Arca mızırdanırsa o sütü ver, dedim. Dedi ki sürprizimiz var. Heyecanla eve geldim, neyse ki acıkmamış, ya bu sürpriz ne? yoksa Arca tel sarar mı yapmaya başladı? (bir bunu öğrenmeye direniyoruz, Ümit abla da yaptırmaya çalışıyor) Yok dedi, aaa aklıma geldi DİŞ mi? Eveeeett. Çığlık kıyamet!!! Ümit ablanın parmağını bütün sabah ağzına sokmuş, o da eliyle kontrol etmiş, yetmemiş çay kaşığı ile tıklatmış, tamam, diş bu. ön alt sağ taraftaki... Ben de parmakladım , evet işte burda. İlkeri aradım hemen, heyecan... Anane babane hep arandı. Babane başından beri diyordu da biz daha küçük diyorduk, İlker de 4,5 aylıkken çıkarmış. Gerçekten büyümüş gibi geldi bize Arca. Huysuzluğu kök söktürdü ama en azından ateş filan yapmadı buna da şükür...
Bugün bir ilk daha yaşandı. Diş meselesini duyunca İlker hemen eve geldi. Akşam Orçunla Gül yemeğe gelsinler dedik. Neyse ben yemeği hazırlarken - Arcayı hiç uyutmadığımız 5-8 arası saat - İlker Arcayı yere yatırmış, müziği de açmış Sıla filan dinletiyor, kendi de söylüyor. Hooop bizimki yerde uyuyakaldı. Hep de yarım saat. Hiç böyle şey görmemiştik. O sert zeminde resmen horul horul uyudu.
Veee bu uykunun akabinde Orçun ve Gül ile oynamak düdüğü iyice aktive edince uyumak bilmedi. Tam 1 saat uğraşıp pes ettim. Sonra canı 10 buçukta uyumak istedi de öyle uyuttuk cüceyi.

Ne güzel ilkler... Hiç bitmesin...

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Arca'nın banyo işini napıcaz?

Arca banyo delisi...
Bazı günler hava sıcaksa 2 defa duş alıyoruz, gıkımız çıkmıyor, mutluyuz...
küvetimiz var, file takıp üzerine yatırdım mı tek başıma banyo yaptırabiliyorum.
ancaaaakkk...
kendisi 9 kiloya yaklaştı, boy da uzadı gibi, file sanki artık yeterli değil. Ayaklar yere değiyor ve nerdeyse poposu da...
küvetin içine havlu katlayıp koydum, ıı-hh içime sinmedi. Şimdilik sadece destekle oturabiliyor, o sebepten oturak almak için erken gibi geliyor. Napıcaz bilemedim?
Önerisi olan var mıdır acaba?

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Pazar kahkahası

O nasıl sıcak haftasonuydu öyle.... Günlerdir dışarı çıkmayan Arcayı pazar sabahı sadece kahvaltılık almak için - 9 civarı - Göztepeye çıkardık. Temiz havaya ve pusetine hasretmiş meğer hemencecik uyudu. Sonra babanesi kahvaltıya geldi, yedi arcayı yedi. Geçen gün surat astığı İlknura götürdük öğlen. Pek seviştiler, Arcanın iyi sıhhatte olsunları belli ki gitmişti. Eve geldiğimizde sevilmekten öpülmekten pestili çıkmıştı , napalım oğlum sevgiyle büyüyeceksin, alış bunlara. Son günler hava çok sıcak olunca bir öğle saatlerinde duş aldırıyorum Arcaya, lavabonun altında suyla oynuyoruz, bir de akşam banyo yapıyor. İlknur dönüşü altını temizlerken attım lavabonun altına kendine gelir gibi oldu. Sonra bi süre cıbıl yatak sefası yaparken birden kahkaha attı, İlker salonda duydu, kaptı makineyi tekrar başladık gülmeye...
Ne güzel kameraya çekmiştik ama ben buraya yükleyemedim. Belli bir sürede veya boyutta mı olmalı videolar acaba?

hmm bugün bir pazartesi için güzeldi. Evet iş yoğundu ama eve geldiğimde Arca'nın ilk defa "gel gel" yapmayı öğrendiğini görüdm, koptum gülmekten. Tesadüf de değil hani hep yapıyor. Sol elini - solak olacak sanırım - gel gel deyince yukarıdan aşağıya sallıyor. Ah şu video yükleme işini becerebilirsem ekleyeceğim, tasvir olmuyor. Gece telsizimiz yine bozulunca bu defa servise vermeye karar verdik. İlkerin de işi erken bitmiş, hadi dedi birlikte gidelim. Agorada Tuniş için hediye baktık, Arcaya diş kaşıyıcı aldık, emme saatine daha vakit var deyip bir kahve bile içtik. Arca olmayınca el tutuşabildik, hhhhaaaahhh senelerdir elele gezeriz hiç böyle garipsememiştim. Arcadan başka konularda sohbet ettik, özlemişiz.
Telsiz yok ya önümüzdeki birkaç gece Arcanın odasında uyuyacağım, İlker dün 4 ten sonraki nöbeti devraldı ama uyuyamamış, duyamaz diye, ben yatacağım artık orada.
Bebişimin kokusuyla uyumak iyi gelecek...

12 Temmuz 2009 Pazar

İzmirli olmak

Büyüme atağı sendromunu devam ediyor. Akşam 22 de rüya verdim, sonra 12 de yoklarım dedim, ama uyuyakalmışım 1 buçukta emdik. Sonra ben 4 buçukta kalktığımı hatırlıyorum, uyuklarken emziği Arcaya verince uyuyakaldı ben de yattım, meğer İlker de 3 buçuk civarı aynısını yapmış, gayriihtiyari. Halbuki emzirmek lazımdı. 6 gibi emzirdim, bugün 3 saatlik rutini 2,5 saate düşürmeye karar verdim bakalım işleyecek mi? Ama benim uyku da kaçtı.

Son günlerde bir İzmir - İzmirli olmak trendidir gidiyor. Bunu çok severek okuduğum Yılmaz Özdile borçluyuz bir bakıma. İzmiri gündeme aldı sanki. Yazılarından verdiği start, yazı dizileri ile devam etti. Dün de Hürriyette İzmirli olmayı marka yapanlar haberdi. İzmir marka olur mu diye düşündüm? Neden olmasın?

İzmir Türkiyenin içinden ama çok da uzak bir köşe, ama öyle çiğdem, gevrek, domatla gelen bir farklılıktan öte. Yılmaz Özdilin dediği gibi Türkiyeden sıkılınca İzmire kaçarmış:)
Biz de 2,5 yıl önce temelli kaçmıştık İzmire. 10 yıllık İstanbul macerasının ardından İzmir bana ilaç gibi gelmişti, iş aynı iş, şirket aynı, sadece İzmirden çalışıyordum ama havasından mı suyundan mı bilinmez ama İstanbulun hızından çekilen İzmirli kanım tekrar hızla akar olmuştu sanki. Biraz da İstanbula uzaktan bakmak beni diriltti diyebilirim. İş bakımından iyi mi yaptık kötü mü, bunu zaman gösterecek ama yaşamımız için en iyisi olduğunu düşünüyorum, Arca için de...

"İzmir marka olur mu?" ya gelelim. Hmm biraz çalışmak lazım. Son 10 yıldır sanayi ve iş bakımından İzmirin pek yol katettiği söylenemez. Evet İzmirlide yavaşlık kroniktir, evet yazın kimseleri şehirde bulamazsın, evet herkesler Çeşmeye kaçar filan ama İzmirin açıkça uzak durduğu iktidarın , bilinçli olarak İzmiri emekli şehri olmaya yönlendirmesi de gerçektir.
İzmirin marka olabilmesi için zenginleşmesi şarttır, elindeki imkanlar kullanılmalıdır. Öncelikle liman şehri olma özelliği öne çıkarılmalı, kültür ve sanat etkinlikleri ve imkanları arttırılmalı (ki İzmirli buna bayılacaktır, İzmir Devlet Senfoni Orkestrasının Emil Tabakov şefliğinde Carmina Burana konserini dinlemeye gitmiştik, Sabancı salonunda yapılacaktı ama sanat aşığı İzmirlilere salon dar gelince Fuardaki Atlas Pavyonuna taşınmış.), rahmetli Ahmet Piriştinanın dediği gibi "kongreler ve fuarlar şehri" olmalıdır. Atatürkün bize hediye ettiği kocaman bir fuar alanımız var, değerlendirelim değil mi?
İzmir, kendi doğal güzelliklerinin yanı sıra çevresindeki cevherlerle de kendinden sözettirmeye devam etmeli ama gölgesinde kalmadan. İzmir Türkiyenin batıya açılan penceresi neden olmasın?
Yapmak lazım, etmek lazım biraz hareketlenmek, çalışmak lazım... Ancak böyle İzmir marka olabilir ve geleceğe taşınabilir.
Amanın Arca kalktı yine, ne çabuk, oğlum dur İzmiri marka yapıyorduk:)

11 Temmuz 2009 Cumartesi

hmm büyüme atağı galiba

Yorumlarıyla destek olan, yalnız olmadığımı hissettiren dostlara teşekkürler.

Gece 23 rüya öğününün ardından benim pilim bittiği için resmen sızmışım, 1-1 buçuk arası İlker defalarca uyutmaya çalışmış, olmamış, zaten sesi bana geldi uyandım koştum. Herhalde karnı aç dedik, emdik. Amanın bir koku... Arca sabahtan mutlaka ve gün boyu da birkaç defa kaka yapar, gece ise sadece çiş. İlker konduramamış tabii. Düzenli bebeğin böyle sakıncaları oluyor işte aklına en basit şeyler gelmiyor. Neyse temizlendik üstümüzü değiştirdik, uyuduk bi güzel, 4 te yine kalktık, yine emdik. 7 de uyandığında İlkeri gönderdim yanına, birlikte takılmışlar, 8 e kadar bana müsaade...

Özgüranne bilmediğim bi konuya parmak basmış, bence de olabilir, çünkü Arca 19. haftasında, yani büyüme ataklarının sıklıkla görüldüğü bir haftadayız. Büyüme Atağı ile ilgili Özgürün ilettiği linkleri hemen okudum, paylaşmak isterim.

buradan sonracığıma buradan ve de buradan çok güzel bilgiler edindim. Okudukça Tracy nin benzer konuya değindiğini hatırladım hatta ben bedenen bir büyüme olduğunu sanıyordum meğer yeni yetenekler kazanma ile de sonuçlanıyormuş.

Okuduktan sonra İlkeri aradım, anlattım, nasıl yani olunca dedim ki hani bilgisayar oyunlarındaki level atlama gibi bişey, bu dönem geçince bizim bıdık yeni donanımlara sahip olabilirmiş:)

Bugün nasıl bir sıcaktı, yazlığa gitmek bile istemedi canım, orası da sıcak, sonra yorgunluk... Artık haftaya gideriz. Evden burnumu bile çıkardım bugün. Temizlik yaptım, çamaşır yıkandı, astım topladım. Arca ile oynadık bol bol. Hatta salondaki klimayı hiç açmadım, Arcanın odadaki klimayı açtık, o oynarken ben kitap, gazete, blog okudum; o uyurken temizliğe devam ettim, öğlen saatlerinde lavaboda küçük bir duş aldık, akşamı ettik. Yine gündüz uykuları kısaydı ama en azından yarım saat de olsa uyudu. Yine keyifsizlik var ama olsun artık sebebini biliyorum - tahmin ediyorum ya daha rahatım. En çok bilememek insanı çaresiz bırakıyor. Sürekli soru işaretleri dönüp duruyor. Bir çıkış yolu buldun mu en azından rahatlıyor insan.

Bugün Arcayı köşe yastığı gibi oturttuk, inanılmaz mutlu oldu, kendisini büyük insan gibi hissetti bence, bilmiş bilmiş etrafa baktı, sonra özüne döndü ve önüne destek yaptığımız yastığın tadına baktı.

Artık odasında daha çok vakit geçirmeye çalışıyoruz, haftaiçi yok misafirdi yok Ümit ablaydı derken emmeleri bile salona taşır olmuştuk, sadece uykuya gidiyorduk odasına. Bugün sadece oradaki klimayı çalıştırmayı da fırsat bilerek bütün günü orada geçirdik, emmeler de daha sakindi, oyunlara konsantrasyon daha güçlüydü. Belki başbaşa kalmak iyi geldi ikimize de. İlker bir cumartesi için erken geldi eve, birlikte yıkadık Arcayı, nasıl keyifliydi, sütten bile daha çok sever oldu yıkanmayı.

Bu akşam eskisi gibi sekiz buçukta yattı, bakalım geceyi nasıl geçirecek.

Haftasonunu yarıladık bile. Yarın ola hayrola...

10 Temmuz 2009 Cuma

var bi gariplik

var var. İlker boşver sıcaktandır diyor ama ben biliyrorum..
Son birkaç gündür Sherlock Holmes gibiyim, sürekli nedenlerini araştırıyorum.
Arcadaki gariplikler acayip canımı sıkıyor.
Geçen hafta akşam 6 da uyuyup sabah 5 buçuk gibi (arada 1-2 defa uyandı) uyanması var. Şaşırtıcı!!!
Son birkaç gündür de akşamları bir huzursuzluk bir huysuzluk. Ağlamayan çocuk ağlamaya başladı, hayırdır inşallah. Akşam 5 ten sonra pek uyutmuyoruz ya belki ondandır diyorum, uyutmaya çalışsak bu defa da uyumuyor.
Sabahları uykusu yarım saate düşmüş, öğlenleri ise bazen hiç uyumuyor. 2 de gelince emziriyorum, 3 buçuk gibi uyuyor ama azıcık.
Dün normal düzende 8 gibi uykuya yattı ama nasıl huysuz, birkaç defa uyandı, uyuttuk, yerini değiştirdik filan. Sonra uyudu ama tüm gece boyunca her saat başı uyandı. Hani öyle ağlayarak uyanmadı allahtan, yanına gidince gülücük filan atıyor, oyun istiyor, bacaklarına örttüğüm ince penye pikeyi kafasından geçirmiş kemiriyor halde ilk bulduğumda çok korktum, nefessiz kalacak diye, 1 saat sonra tekrar uyandığında bu defa aynı poziyonda bulunca çok güldüm ama gecenin üçünde insanın oyun oynacak hali olmadığından tekrar uyutmaya çalıştım. Biliyorum ki karnı aç değil, biraz su verdim, hoşuna gitti, altını değiştirdim, çişler dolmuş diye, hani sıcaktandır desem mümkün değil, klima çalışıyor odada. Bulamadım sebebi bir türlü. Artık sabah 6 da pilim bitmişti, İlkeri kaldırdım, 7 ye kadar uyudum. Ama yolda nerdeyse uyuyacaktım, işteyken akşamdan kalmış gibiydim. Eve geldim, kendimi uyumaya programlamıştım aslında ama ablam uğramak istedi, iyi güzel, Arcayla takıldılar sonra İlknur aradı, çok özlemiş, iyi çabuk gel dedim. Saat üç buçuk oldu yok, aradım başka bir yere uğramış, o zaman 5 te gel, Arca uyuyacak dedim. Ümit abla Arcayı uyuturken ben de yattım, tam daldım zır 4te geldi, iyi bari Arca uyanıncaya kadar otururuz dedim ama yok ses, yok telefon derken Arca da 10 dk sonra uyandı. Nasıl keyifsiz, mutsuz uyumadı da bi daha, halasına gülücük de yapmadı. Ben yokken de ancak yarımşar saatten 2 defa uyumuş yani hepten uykusuz. İlknur Arcanın suratsızlığına dayanamadı, gitti, İlker geç geleceğini söyledi, kaldık başbaşa...
Gözünden uyku akıyor ama uyumamak için direniyor, emmiyor da, sürekli ağlama, allahım kolik geri mi geldi kabusları!!! Birlikte yemek yaptık, çamaşır yıkadık filan sürekli mızırdanma!! Bir ara banyoda keyiflendi, bir de çıplak çıplak yatakta yuvarlanırken iyiydi, bu tatlı anların dışında sürekli ağladı. Galiba ben de çok yorgun ve uykusuz olduğum için tahammülsüzdüm, bilemiyorum. İlker geldi, biraz oyalamaya çalıştı, yine emzirmeye çalıştım, yaygaranın ardından uykuya daldı.
Niye böyle bilmiyorum, o melek gitti, yerine huysuz bir velet geldi. Ben azalan gündüz uykularından şüpheleniyorum zira sıcağa karşı her türlü önlemimiz tamam (klima, banyo...) Belki az emdiğinden çabuk acıkıyordur, belki komşu kızı Cansu nun yaygaralarına özenmiştir, belki sadece huy değiştiriyordur....
hah uyandı işte yine, 23 rüya öğününü bile beklemedi, bakalım bu gece nasıl geçecek!!!

9 Temmuz 2009 Perşembe

ne var ne yok???

- havalar çoook sıcak... ve ben klimacı olmama rağmen hiç hazzetmiyorum aletten. Ofiste arabada bile pencere açıyorum klima yerine o derece yani. Eve alınmasına da şiddetle karşıydım, ama işin içine Arca girince mecburen şirketten taktırdım. Yine de sadece Arca uyurken açıyordum. Klima kavramı hayatımdan o kadar uzak ki geçen akşam Arca yine emmemekte direnince aklıma bile gelmedi açmak. Nerdeyse balkonda emzirecektim. Sonra dank etti de, odayı soğuttum, ışıkları iyice kıstım da öyle emebildi. Zaten konsantrasyon bozukluğu var memeye karşı bi de sıcak acayip yoruyor miniği, hep ter içinde. Bu ay kilo alım hızımızın düşeceği konusunda telkin ediyorum kendimi. Bu tabii benim için kolay değil, ne de olsa tombik bebek delisiyim ben. O şiştikçe ben tatmin oluyorum, sanırım ben ağzına yemek tıkayan annelerden olucam, allahım sen koru çocuğumu benden. Annemin hep kızdığım huyları bunlar aah ah:)

- kuzu elayı rüyamda gördüm geçen gece. benim kucağımda Arca, yanımıza geliyor, şimdiki hali, başlıyor konuşmaya, konuştukça büyüyor, kocaman kız oluyor, sonra annesi geliyor. Büyümesini yadırgamıyorum da konuşmasını yadırgıyorum, rüya işte, annesine ne güzel hemen konuşmaya başlamış filan diyorum, Arcayı sevip gidiyorlar.

- Bu aralar kendimi montofon ineği gibi hissediyorum, sabah kalk Arcayı emzir, emmesin kalanı sağ, işe git, orada sağ, eve gel, memeler şişsin, Arca sıcaktan az emsin, tekrar kalanı sağ... hayatım böyle geçip gidiyor..

- Arcanın fotoğrafların takmış durumdayım. Gülmüyor!!!! Suratında her daim bir kadir abi pozu asla silinmiyor. Kamerayı gördü mü surat beş karış!! 1 saniye önce gülen bebek deklanjöre basmayı bile beklemiyor. Nitekim bu durum blogger dostlarımın ve Arcayı facebook tan takip eden arkadaşların bile dikkatini çekmiş durumda. Blogtaki tüm fotoların suratsız olduğunu farkettim geçenlerde. Bugünümü Arcanın gülümseyen fotoraflarına ayırdım, canım çıktı, nöbeti ilker devraldı, birkaç kare de o yakalamaya çalıştı. Birkaç tane de eskilerden buldum, Allahım ne zormuş...
evet dostlar buyrun burdan yakın...
(hülyacım senin tulum acayip rahat, bak bu 2 foto yazlıkta çekildi, serin ya oralar bu tulum hep üstünde akşamları, sevgiler...)



7 Temmuz 2009 Salı

Ben Kimim, Neden Yazıyorum: Soru: Nasıl Bir Blogcusunuz? Mimi...

Özgürün bloğunda okuduydum geçenlerde, bu blog işine nasıl başlamışız, yazmak isteyen beri gelsin demiş. Ben de onu okurken kendimi düşündüm, sonra düşündüklerimi yazayım bari dedim.

Nasil Basladim?
hhaa kimse bilmez ben eski blogcuyum.
Yıl 2005. İstanbulda yaşıyoruz. İlker askerde. Askerde dediğim de Maslakta, haftasonları evde. Neyse birgün yemek tarifi ararken Portakal Ağacını gördüm. Blog denen şeyden haberim yoktu, bi baktım kadınlar yemek tarifi filan veriyor. Aaa ne güzel dedim, ben de yapıcam, zaten kendime uğraş arıyorum, zaten yemek yapmaya bayılıyorum, neden olmasın. Ama bloggerdan değil de blogcudan üye oldum. Şablonlarını beğenmedim, kendim sayfa düzeni yarattım. Her gece uğraşıyordum, sonunda Café Bon Appetit oldum. türlü yemek tarifleri uydurup buradan hikayeler eşliğinde yayınlıyordum. Huysuzu, Yeşimi, Tijen hanımı, aslıyı o günlerden takip ederim.
Sonra blogcunun teknik sınırlarından sıkıldım, bir gün dellendim, dükkanı kapattım blogger da dükkan açtım.

Neden Yaziyorum? paylaşmak için, rahatlamak için, öğrenmek, öğrendiklerimi aktarmak için, haberdar olmak için, unutmamak için, unutturmamak için, Arcanın yıllar sonra okuması için, keyif için

Yazmaya Zamanim Var Mi? yok ama yaratıyorum.

Iddali miyim? hem de hiç!!! otobanın orta şerit insanıyım ben, iddia filan tarzım değil

Neden günün çorbası? hem yemekle haşır neşirliğimden hem de hergün bir tas çorba içmezsem - yaz günleri de dahil - rahat edemem ben, illa ki çorba olacak, tek çorbayla bile karnımı doyurabilirim. Hergün de ayrı bir çorba neden olmasın:) 2008 ocakta başlamışım bloggerda, daha çok günlük yazılar yazmaya, konu mutfak, müzik, kitap, sinema olmuş... bebek kararı da aynı zamana rastlar, sonra temmuzda Arcanın aramıza katılmasının haberi ile blog anne günlüğüne döndü. huysuz, yeşim, simge, mukaddes, zeren, ruhdağı ile başlayan dostluklarım, anne blogger lar özlem, özgür, kiraz, kuzunun annesi, hülya, mummy, tekir, günebakan, enne... ile devam etmekte.

Ben Kimim? hmmm bak bu zor yani bölünmüşlük diyelim, eş, anne, sevgili, çalışan kadın... hepsinden biraz biraz...

Neden Blog Okuyorum? seviyorum, zevk alıyorum, öğreniyorum, aslında neden yazıyorum ile aynı sebepler...

2 Temmuz 2009 Perşembe

ah o gemide ben de olsaydım


bazen gemilere binip alıp başımı gidesim geliyor. Pazartesi izin aldımdı ne güzel geçti haftasonu... yazlıkta annem arcayla ilgilenirken serin sulara daldık sonra zühre ablamla sohbetlere... Arcanın düzeni bozulmadı diye sevinirken salı günü yapılan aşı herşeyi bozdu. Arca sabahları 1,5 - 2 saat nefis bir uyku uyur. Salı günü ben işten gelesiye kadar hiç uyumamış, yani 2 uyku atlanmış. Eve girmeden sağlık ocağına aşı yaptırmaya gittik. Pnömokok ve karma aşılarını yaptılar. Arca yaygarayı bastı. Ben Arcanın uzun süredir ağlamasını duymamışım fena oldum. Hemen emzirdik oracıkta sakinleşsin diye. Eve geldik, calpol şurubunu içirdik. 1 saat kadar uyudu, sonra uyanınca emdi ve 5 buçuk gibi yine uyudu. Haftalardır Arcayı 5 gibi emdikten sonra uyutmuyoruz, banyonun ardından tekrar emip en geç 8 buçuk gibi yatağa... yapıyorduk. salı günü 5 buçukta uyudu, hem de 2 saat... haliyle gece geç yattı ve bütün gece 4-5 defa uyandı. Sabah hayalet gibiydim. Hemen her sabah olduğu gibi kalkınca giyin, kahvaltı hazırlığı yap, Arcayı emzir, az emsin, kalanı sağ, buzluktan süt çıkar, pompa teçhizatını sterilize et, çantayı hazırla ve çık durumlarını yaşadık, ben bu hareketin ardından arabaya bindiğimde resmen bitmiş oluyorum. Arca sabah az emince 11 öğününü 10 buçukta almakta ısrar etmiş dolayısıyla 1 buçuk gibi acıkmış ve yaygarayı basmış, ayrıca dün yine ben gelinceye kadar uyumamış, aksi gibi 10 dakika gecikeceğim tuttu. Yani tam şenlik. Bir de acayip huysuz bu aralar. Aşıdan olabilir diyoruz, 1-2 gün dahatakip edeceğiz yada Arca huy değiştiriyor. Veya en kötüsü diş çıkarıyor. İlker 4 buçuk aylıkken çıkarmış, yani genlerde böyle bi durum sözkonusu. Ama huysuzluktan başka ne gibi belirtiler olur diş çıkarmayla ilgili acaba?
fena fena... ben sakin bebişimi geri istiyorum, o eski günlerdeki gibi huysuzluklar geri gelmesin.

1 Temmuz 2009 Çarşamba

mim mim mim

çok seviyorum bu mimleri, hem yazmayı hem okumayı, teşekkürler özgür...

Kullandığım parfüm; lacoste pink

Kullandığım Krem; clinique

En son okuduğum 3 kitap;

Masumiyet Müzesi (orhan pamuk)
Veda (ayşe kulin)
umut (ayşe kulin) böyle bi yazara taktım mı gidiyor işte

Son aldığım 3 ürün;

indirimden etek ve pantolon - duruya doğumgünü hediyesi

Seyrettiğim 3 dizi;

Mentalist, Criminal Minds, Private Practice

ben de ;
tunanın hülyasını
ruhdağını
tekiri mimliyorum